17 Mayıs 2010 Pazartesi

Sivas'ın Araladığı Kapıdan Bursa Geçti

Geçtiğimiz yıl Sivas’ı uğurlarken ‘’Tarih kazananları yazar ama detayları unutmamak gerek’’ demiştik. Gönüllerin şampiyonu biraz züğürt tesellesi olmuştu. Sivas’ın o gün araladığı reform kapısından bugün bir Anadolu büyüğü geçti, 5. büyük, artık 5. şampiyon, Bursaspor… Dün Ertuğrul Sağlam için ‘’Bursa’ya gitti. Yarın o da nöbetçi antrenör olur çıkar. ‘’ diyenler bugün kapalı kapılar ardında hocaya alkış tutar. O hoca Ali Tandoğan (Beşiktaş), Hüseyin Cimşir (Trabzon), Ömer Erdoğan (Galatasaray) gibi Bursa’ya kovularak gelen oyuncularla Volkan Şen, Sercan Yıldırım, Ozan İpek gibi potansiyelli ama henüz bir şey ıspatlamamış gençleri harmanlayıp 1,5 sene gibi kısa bir sürede Bursa'yı yarattı. Bursa bugün hem duran toptan, hem kanatlardan hem de çeşitli set varyasyonlarıyla sonuca gidebilecek kadar hücum opsiyonu bol hem de kalesinde 26 gol görüp bu alanda lig ikincisi olabilecek kadar kaliteli bir savunma takımı… Geçtiğimiz yıl Sivas’ın son düzlüğe girerken 30. hafta Antep’e ve 31. hafta İstanbul Bş. Bld’ye yenilmesinden hareketle benzer baskı sendromları Bursa için de senarize edildi fakat Sağlam’ın öğrencileri baskıyı olgunlukla göğüsleyip Beşiktaş’ın fişini ilk yarıda çekerek gerisini Trabzon’a tevekkül etti.

Sezona 3 yıl üst üste şampiyonluk parolasıyla giren Fenerbahçe seyirci gazıyla agresif başladığı maçta golü erken buldu. Fakat baskıyı devam ettirip ikinciyi kovalamak ve rakibin direncini kırmak yerine geriye çekilip kontrollü oyunu tercih edince Trabzon'a açık kapı bıraktılar ve 1-1'den sonra bu anlayış stres ve baskı olarak kendilerine geri döndü. İkinci yarı bordo mavililer İstanbul deplasmanına gelmiş tipik Anadolu takımı gibi kabuğuna çekildi. Trabzon’un geriye yaslanması beklenilir bir olay. Fakat Alanzinho, Engin gibi kaptıkları her topla çabuk kontraya çıkabilen, orta sahası çabuk ayaklardan kurulu bir takım hücuma çık(a)mamakta diretince Kadıköy'de Barca-Inter CL yarı final rövanş maçından kesitler görmeye başladık. İkinci yarı Volkan kaç kez topla aynı kadraja girdi, bilmiyorum. Oyunun 1. bölgede 20-25 metreye sıkışmasıyla birlikte son yarım saatlik dilimde sayısız gol fırsatı yakaladığı sarı lacivertliler… Vederson’un soldan bindirmeleri, Gönül’ün sağdan getirdiği ve altı pas üzerinde topun girmiyorum kardeşim diye ayak dirediği karambol, Cristian’ın direkten dönen bazukası, Gökhan Ünal’ın topu sağına çekerken mundar ettiği akın, yine aynı Gökhan’ın Onur’un sağına giden müthiş plasesi, Alex’in penaltı noktasından dağlara taşlara vurduğu top dahil sayısız tehlike yaşadı Trabzon kalesi. Dillere pelesenk olmuş o futbol şansı denen hayalet bugün onların yanında değildi. Savunmada etten duvar ören Giray, Egemen ve Volkan dışında alternatifi görünmeyen milli takım kalesinin an itibarıyla varisi Onur bu akşam şampiyonu tayin etti.

Trabzon 95-96'nın rövanşını alırken Daum yine final oyna(yama)ma sendromuna tutuldu. 2006'daki Denizli faciası dışında Herr Daum 1999/2000'de de Leverkusen'le son haftaya 3 puan farkla lider girmiş ve o hafta küme düşmüş Unterhaching'ten alınacak 1 puan yetecekken zayıf rakibine 2-0 kaybedip averajla Münih'i şampiyon yapmıştı. Tarih 3. kez tekerrür etti ve bir mucize olmazsa o adam önümüzdeki yılı memleketinde geçirecek.

Trabzon kalecisi Onur'la birlikte gecenin diğer kahramanı Fenerbahçe anonsörüydü. Bugün şampiyonluk kaybedilebilir ama o anons skandalı nasıl izah edilir, bir fikrim yok. Bursa-Beşiktaş maçına 2-2 diyip Fenerbahçeli futbolculara geri pas yaptıran, oyunun soğumasına ve maç sonundaki komik sevinç görüntülerine sebep olan arkadaşın anonsörlük kariyerinin son demleri fazlasıyla trajikomikti. Diğer tarafta Rüştü ve Toraman’ın yediği/yedirdiği iki golün tutulacak tarafı yoktu.

resim: sporx.com

Hiç yorum yok: