30 Temmuz 2012 Pazartesi

Selçuk Aydın Fırsat Tepti




En son bir Türk boksör için heyecanlandığımda sene 2007'ydi. Boğazın boğası Sinan Şamil Sam WBC'de kemer koruma maçında bu federasyonun eski şampiyonlarından Oliver McCall'la karşı karşıyaydı.  1994'teki efsanevi maçta Lennox Lewis'i Wembley'de henüz 2. round'da yere sererek büyük sükse yapan, 90'lı yıllarda kariyerinin zirvesine çıktıktan sonra 2000'lerin başında yaşadığı uyuşturucu kullanımı, bir polis memurunu ölümle tehdit etme gibi vukuatlar nedeniyle boks hayatı sekteye uğrayan McCall için bu maçın sonucu ilerlemiş yaşını da hesaba kattığımızda WBC tarihinin en yaşlı şampiyonu olma hayali ile emekliye ayrılma arasında bir yer teşkil ediyordu. Kıtalar arası kemeri 2005'de Oleg Maskaev'e kaybeden Sinan ise kazanması durumunda altın kemer için 1 numaralı contender olma fırsatı yakalayacaktı. Maç ctesiyi pazara bağlayan gece oynandı ve o günün sabahı ÖSS'ye girecek olmama rağmen uyumadan maçı seyrettim.


Maçın henüz başında sol gözünün altına aldığı darbe ile son 10 round'u tek gözle oynayan Sinan o gün kendi seyircisi önünde hayatının fırsatını tepti ve aldığı onca yumruğa rağmen bana mısın demeyerek tribünleri sinir küpüne çeviren Oliver McCall'a puanla kaybetti. Menajeri Ahmet Öner'in sonraki tüm çabalarına ve lobisine rağmen bu şansı bir daha bulamadı ve ardından 2'si İstanbul'da 2'si de Almanya'da olmak üzere vasat 4 boksöre karşı kazandığı maçlar sonrası (Biri de tartışmalı Paolo Vidoz maçıdır. Önce beraberlik kararı çıkmış, karar daha sonra Sinan'ın lehine değiştirilmişti) kariyerini noktaladı.


Boks gerçekten tuhaf bir spor. İnişi de çıkışı da çok keskin. Sinan belki o gece kaybetmeseydi daha sonra ağır siklette altın kemer sahibi ilk Türk boksör olabilir, bol sıfırlı kontratlarla kemer koruma maçlarına çıkabilir ve kariyerini çok farklı bir noktada tamamlayabilirdi. Ankara'da basit bir otel organizasyonuyla isimsiz boksörlerle 1.000-1.500 kişinin önünde maç yapmak zorunda kalmazdı. Fakat boksta ritüeldir. Kariyerinize ancak 19-0, 24-1 gibi karizmatik bir başlangıç yaparsanız dikkat çeker, kemer maçlarına çıkarsınız. Kaybederseniz de tekrar o noktaya çıkmak aylarınızı alır. Zira sırada bekleyen çoktur, kimse kolay kolay size ikinci bir fırsat vermez. Acımasızdır bu spor.


Bu sabah 6:30'a kadar Selçuk Aydın'ın maçını tarifi namümkün bir heyecanla beklememin gerekçesi de bir nevi buydu. Maç öncesi birçok önemli boks portalında müsabakaya dair yorumlar okudum ve çoğu Selçuk için "Unknown Turkish Guy (İsimsiz Türk boksörü)" tanımlamasını kullanmıştı. Amerikan kamu oyundaki bu negatif algıyı değiştirmek ve "Mayweather'ın karşısına çıkamaz, Floyd no-name bir rakibi kabul etmez" diyenleri haksız çıkarmak için Selçuk'un bir imza maçına ihtiyacı vardı ve yayıncı kuruluş Showtime'ın eşinin kanserden kurtuluş hikayesini sağlam dramatize ederek reytinge buladığı ve alt sikletlerde 3 dünya şampiyonluğu yaşamış Robert Guerrero da bu anlamda rakip olarak biçilmez kaftandı.


15 aydır dövüşmeyen, omzundan yaşadığı sakatlık sonrası uzun bir rehabilitasyon süreci geçiren, eşine zorlu kanser tedavisi süresince destek olan ve bu maça çıkabilmek için kilo alarak tam 2 siklet atlayan Guerrero karşısında birçok bahis şirketinin aksine ben Selçuk'u favori görüyordum. Beklentim Guerrero'nun başlangıçta erken bir avantaj elde etmek için çabukluğunu, dinamizmini kullanarak biraz da göstermelik yumruklarla puanlar toplayacağı, ardından kondisyonunun düşmesi ve ilk kez Welterweight'te oynuyor olmanın da etkisiyle rölantiye alacağı maçın ikinci kısımda Selçuk'un dayanıklılığı ve zindeliği ile oyuna ağırlığını koyacağını düşünmüştüm. İlk kısmında tahminim tuttu ve ezici bir üstünlük sağlayamasa da Guerrero sürekli kapan-kontra vur taktiğiyle dövüşen Selçuk'a karşı ilk 5 roundu totalde önde geçti. Showtime, Guerrero'nun attığı ve yarısı vücuda inip yarısı guard'da kalan basit yumrukları bile isabetli sayarak rakamları şişirse de Amerikalı distance farkını uzak tutup ani, hızlı sağları ve ikişer yumrukluk mini kombinelerle puanları toplamayı bildi. Ringi iyi kullandı ve Selçuk'un ara ara yakaladığı sağ-sol kombinasyonları da tehlike yaratmadan eskivleriyle savuşturmayı başardı.


Altıncı round'dan sonra ibre bize döndü. Selçuk Aydın maçın ilk yarısını geride kapattığının ve Amerikalı bir boksöre karşı Amerika'da puanla maç kazanılmaz veczinin farkına vardı. Daha agresif oynadı, guard'ını aşağı çekti ve rakibinin midesine çalıştı. Distance farkının kapandığı ve yakın dövüşü tercih ettiği anlarda da Guerrero'nun guardını aparkatlarla açarak rakibini sersemletti. Gerçek anlamda tam 3 kez rakibini devirecek noktaya geldi fakat biraz şans biraz da kendi basiretsiziğinden dolayı devamını getiremedi. Peş peşe iki net sağla Guerrero'nun başını döndürdüğü vakit rakibinin nefeslenmek için sarılışına sarılmayla cevap vermeden üzerine yürüse veya arka arkaya 3 aparkatla Amerikalıyı sersemlettiği sırada roundun bitiş haberini veren dong çalmasa bugün farklı şeyler konuşuyor olabilirdik.


Açıkçası ilk 5-6 roundu geride tamamladıktan sonra normal şartlar altında halen kazanabilecek pozisyonda olmasına karşın maçı tam anlamıyla domine edemediği için hakemleri etkilemesi güç gözüken Selçuk'un ( maç Kaliforniya'da ve 2 hakem Kaliforniyalı. Bu arada Guerrero da Kaliforniyalı) bence nakavt dışında bir alternatifi kalmamıştı. Bunun için de açık ara önde bitirdiği 7. round başta olmak üzere çok net fırsatlar yakaladı ama Guerrero'nun üzerine gidemedi, pasif kaldı,  risk alamadı. Son dong çaldığında vücut dili de bir nevi maçı kaybettiğini onaylar nitelikteydi. Ağırsiklette en önemli şey dayanıklılıktır. Siklette aşağı doğru indiğimizdeyse hız, çeviklik gibi faktörler güç, kuvvet ve dayanıklılığa göre daha fazla ön plana çıkar. Bu gece de Guerroro'nun tekniği, aklı Selçuk'un size'ı ve sağlamlığına üstün geldi.


Selçuk Aydın için bu gece ya siyah ya da beyaz olacaktı. Bunun gri tarafı yoktu. Kazanması halinde kendisini Amerika'ya ıspat ederek Mayweather'ı bekleyecek, kaybetmesi durumunda ise "Unknown Turkish Guy" olarak kalıp memleketine dönecekti, maalesef ikincisi oldu ve bir mucize olmazsa Selçuk bu noktaya bir daha gelemeyecek. Boks sportif başarılar elde edip sıralamada önlerde yer alarak contender mevziinde saf tutmaktan çok paranın, şöhretin, satılacak bilet sayısının öne çıkmasıyla resmen promotörlerin tüccarlığına dönmüş durumdayken Selçuk'un isimsiz, şöhretsiz, fazla seyirci çekemeyecek biri oluşu ve üçüncü parafta bahsettiklerim haliyle bu düşünceme zemin oluşturuyor.


Maçtan sonra Selçuk'un Show Time'a verdiği türkçe ropörtaj karşısında duygulandım. " Ben bu akşam rakibime değil, sisteme yenildim. Beni 3 yıl oyaladılar. Eski gücümü, enerjimi kaybettim, artık 3 yıl önceki dozer Selçuk değilim" dedi. Selçuk bekletilme konusunda haklı, uzun zamandır #1 contender olarak bekletildi, Jo Jo Dan'la dövüştü, kazandı ve tuhaf, sebebini hala anlayamadığım bir şekilde bir yıl sonra Jo Jo Dan'la tekrar dövüştürüldü. Selçuk'un bu maçı çok daha evvel ve kendi deyimiyle daha formda olduğu dönemde yapması gerekiyordu. Selçuk'u haksız bulduğum nokta ise Guerrero karşısında yine kendisinin de ifade ettiği gibi yeterince iyi değildi. Puanla kazanmanın neredeyse imkansız hale geldiği noktalarda nakavtı yeterince zorlamadı, iyi fırsatlar yakaladı düşürmek için ama sonunu getir(e)medi. Nakavt gerçekleşmese bile o 3 aparkat sonrası gelecek bir knock down salonun havasını ve maçın ibresini tamamen değiştirebilirdi.


Selçuk'un kariyeri bundan sonra nereye gider bilinmez. Bir tekrar maçı imkanı doğabilir ya da iyi bir lobi çalışması neticesinde başka bir yüksek profilli boksörle anlaşarak, iz bırakarak ayrıldığı Amerika'da yine bir maç yapıp kazanarak seyri tekrar değiştirebilir. Ya da fotoğraf Sinan Şamil Sam'ın McCall maçından sonraki gidişatına dönebilir. Bunu zaman gösterir. Selçuk henüz 29 yaşında ve bu sikletin en büyüğü Mayweather'dan tam 6 yaş küçük. Enerjim azaldı dese de ben Selçuk'tan iyi bir dönüş bekliyorum.


Son olarak; Kanaltürk'ün boks anlattığını zanneden spikerinin bu tarihi gecenin içine sıçacağını bildiğimden maçı Showtime'dan izledim ve Twitter'da okuduğum kadarıyla söz konusu spiker tahmin ettiğim gibi maçın içine sıçıp beni tercihimde haklı çıkarmış. Bir diğeri Mayweather bu Guerrero'yu yener. "Belt is here. Come and get it" biraz ergen cümlesi oldu sanki.