Staples Center’daki maçlar da gösterdi ki; Phoenix’in ayak direyebilmesi için pota altında dengeyi kurması gerekiyordu. Alvin Gentry dersine iyi çalışmış ve oyuncularını Amare’yi devreye sokmaları konusunda tembihlemiş. Nash’in tepeden başlattığı pick and roll'lerde perdeden sonra aldığı topu orta mesafeden bitirmeyip potaya yürümeyi tercih eden Amare bu çabasının ödülünü ilk 4 dakikada 9 sayıya ulaşarak aldı. Bunu yaparken topla içeri giren rakibi karşılama ve hamle sırasında kendini faulden sakınma konusunda sabıkalı Bynum’ı da 2 faulle devre dışı bıraktı. Suns taraftar desteğiyle havaya girerken Lakers o rüzgara Kobe’nin bireysel şovuyla yanıt verdi. Bire birlerde karşısında savunmacı yokmuş gibi davranan Kobe’nin şut ritmi yardım geldiğinde de bozulmadı. 10’da 8 ile başlayıp ilk maçtan kesitler sundu.
Maçın en ilginç noktası hiç kuşkusuz Phoenix’in 3.5 çeyrek boyunca vazgeçmeden yaptığı alan savunmasıydı. Maçtan önce biri gelip ‘’Suns üç sayı çizgisinin gerisinden 5/20 atıp, alan savunmasıyla maç kazanacak’’ deseydi o kişinin akıl sağlığından şüphe ederdim. Sadece şunu söyleyebilirim: Phoenix bugün galibiyet kritiği yaparken alan savunmasının karşısına tik atarsa büyük hata eder. Bu maç iki guard’ı tepeye konumlandırıp 2-3 dizilimiyle uyguladıkları zone defense’nin başarısı değil alan savunmasına karşı hücum edemeyen Lakers’ın ikramıdır. Üçgen hücumun karakteristiği sahadaki beşin toplu/topsuz sürekli bir hareket içerisine girmesi ve topun verimli şekilde dolaştırılmasına özüne dayanır. Arka alandaki cılız paslaşmalar, topun bir türlü Gasol’e inmemesi Alvin Gentry’yi bugün zone ısrarında haklı (!) çıkarmıştır. Fakat yinelemekte fayda görüyorum: Phoenix’in iyi yapıyor göründüğü bu alan savunmasının makyajı önümüzdeki maçlarda akabilir.
Maça agresif başlayan Amare ikili oyunlardaki bitiriciliğinin yanı sıra Gasol’e karşı dribling üzerinden de üretime devam etti. Nash’in servisleriyle korna çaldığında 20’yi bulan Robin Lopez piyangosuyla 4 gündür eleştiri konusu oldukları pota altında denge sağlanmış oldu. Burada 7 dakikada 4 faul yapan Bynum’la dışarıdan bol bol çember döven Odom’un katkılarını (!) atlamamak gerek. Kutsal Çemberler’de Zen’den, sakinlikten bahseden Phil Jackson’ın sabrını denedi bugün bu ikili. Bynum’ın absürd faullerine alıştık alışmasına da uzun rotasyonu iyice daralırken Odom’un yaptığı şu 5. ve 6. faullerin gerçekten izah karşılığı yok.
Phoenix için bench katkısı anahtar faktörlerden biriydi. Beş yedeğinden 21’de 3 isabetle 15 sayı bulabildiler fakat daha kötü bir Lakers bench’iyle olası facia nötr’lendi. Ruhunu LA’de bırakan Odom, garbage time’ların parlayan adamı Farmar ve maç Türkiye’de oynansaydı türlü şiddet/küfüre maruz kalması kuvvetle muhtemel S.Brown aktif yatıştaydı bu sabah. Kobe ve Gasol üzerindeki yığılmayı sırf Fisher’ın şut performansıyla azaltamazlardı. Artest’teki kıpırtı daim olsaydı belki şu an farklı şeyler konuşuyor olabilirdik.
Gecenin rakamları;
Hücumlarda bu sefer temastan kaçmayan Phoenix ilk yarıda 20 serbest atış kullanırken Lakers aynı süre içerisinde çizgiye 2 kez gitti. İki takımın oyun anlayışı daha iyi özetlenemezdi. Amare’nin gölgesinde kalan J-Rich çaktırmadan 19’u buldu. Seride 126 sayı ortalama ile oynayan Lakers 110’un altına düştü. Kobe asist rakamlarında üst üste ikinci kez çift haneli rakamları gördü. Frye üç maçın toplamında 22’de 3 atarak bu alanda bir rekor varsa bilsin ki onu kırmaya doğru gidiyor.
Doğudaki senaryo bu sabah tekerrür etseydi NBA için 2010 ‘’The most disappointed’’ damgasıyla tarih sayfalarındaki yerini alacaktı. Phoenix tatmin etmedi, 4-1 Lakers fikrimi değiştirmedi ama bugün bir duruş sergiledi. Lakers hasta yatağından kalkacak mı? Phoenix uzatacak direnci gösterebilecek mi? Bunu da iki gün sonra öğreneceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder