
Sağ dirseğindeki sakatlığın kendisini rahatsız ettiğini düşünmüyorum. Beş gün önce 38-8-7 yaparken aynı dirsekle oynuyordu. Maçtan sonraki ‘’7 yıl içinde 3 kez kötü oynuyorsanız daha kolay tepki görüyorsunuz’’ lafını da kabul etmiyorum. Geçtiğimiz yıl Dwight Howard’ın Boston serisindeki ‘’İstediğim pasları alamıyorum’’ isyanından sonra 2010’un gafı açık ara budur. Ben sorunun daha çok karakter olduğunu düşünüyorum. LeBron’un yetenekleri elbet tartışma konusu edilemez ama Murat Murathanoğlu’nun tabiriyle azmasını beklediğimiz maçta bu kadar sönük, oyundan bu kadar kopuk kalmasının da mantıklı izahı olamaz. Bunun gününde olmamakla alakası yoktur. Kritik eşiklerde takımına basamak atlatamayan adam olarak loser damgası yemesi yakındır. Çoğunluk ''Bu çöplüğün kralı LeBron’dur'' derken benim Kobe’yi LeBron’un önüne koyma gerekçem de budur. Geçtiğimiz yıl ihaleyi play-off’larda eziliyor diye Mo Williams’ın üzerine yıkan Amerikan medyasının bu sefer adres şaşırmadan direkt LeBron’u hedef seçmesi diğer yan parçaların sabıkalarını temize çıkarıyor görünebilir. Fakat James’e sorumluluklarının hatırlatılması adına bence daha ehemmiyetli…
‘’LeBron ayrılmayı kafaya koymuş, bu yaza yolcu’’ diyenler var, kapitalist dünya sonuçta. Biz bu ligde Boozer gibi yöneticilere ters köşe yapıp Utah’a kaçan, Kidd gibi takası gerçekleşmeyince ne migreni tutanlar gördük. LeBron da illa ki piyasayı süzgeçten geçirir. Gider mi derseniz? Bilemem. Ama Cleveland’a şampiyonluk kazandırmadan giderse ayıp eder derim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder