5 Nisan 2010 Pazartesi

Just Cause 2 (İnceleme)

Bir oyunu 2 kez bitirmeden inceleme yazısı yazmam ama Just Cause 2'yi kriter dışı bırakmak zorundayım. Bir seferliğine o da güç bela bitirdim, hatta birkaç bölümü arkadaşıma oynatmak zorunda kaldım, o kadar sıkıcı. Eidos'u bol aksiyon içeren bir yapım hakkında beni bu kadar olumsuz konuşturabildikleri için tebrik etmek istiyorum, gurur duysunlar!

Oyuna GTA'dan esinlenmiş diyenler var, esinlenilmemiş. Ufak nüanslar dışında bildiğimiz GTA'nın kopyası. Panau adasında hükümet ile bölge yönetimini ele geçirmek isteyen çeşitli çeteler arasındaki düelloda seçimini çetelerden yana kullanmış yeni neslin Rambo'sunu canlandırıyoruz. Adı; Rico. Bol ekşınlı ufak bir intro'yla gözlerimiz boyandıktan sonra önümüze alabildiğine geniş bir harita açılıyor. PDA'mize yüklenen bu harita üzerinde görev noktaları var. GTA'da olduğu gibi ilgili noktaya gidip görev alıyorsunuz ve bu klişe misyon zinciri çok da yaratıcı bulmadığım senaryo üzerinden akıp gidiyor. Yapımcılar araç ve silah satın alabilmek için gerekli olan kaos puanımızı artırmak adına oyuna bazı yan görevler de eklemiş.

Oyunun en, belki de tek etkileyici tarafı; grafikler... Panau adası müthiş betimlenmiş. Sahil kenarından karanlık arka sokakların çizimine kadar her ayrıntıya özenilmiş, belli. Yine çatışma efektleri kalbur üstü bir ekran kartıyla birleştiğinde kullanıcılara doyumsuz bir görsel şölen sunuyor. Lafta kalmasın diye postun başına bu resmi koydum. Gördüğünüz patlamalar söze hacet bırakmayacak cinsten.

Oyun haritası oldukça geniş. Gez gez bitecek gibi değil. Bu genişlik müthiş bir hareket özgürlüğü ile birleşince tadından yenmiyor. Efendim X noktasına giderken şu noktadan geçmelisin, şurayı dolanmalısın ya da şu görevi yapmadan diğerine atlayamazsın gibi dandik kurallar yok. İstediğiniz aracı kullanmakta, çevreye hasar vermekte, şehrin göbeğinde terör estirmekte ve bu sayede kaos puanı kazanmakta serbestsiniz. Yani ortam sizin, mekan sizin, Panau sizin...

Gelelim eksilere... Aksiyon oyunlarına bayılırım tabi içinde biraz realite olursa. Eidos action çekelim derken biraz b.kunu çıkarmış. Araba üzerindeki çatışma sahneleri bizdeki Kara Murat filmleri kadar abartı. Düşünsenize; bir arabanın tepesine çıkıyorsunuz. Hız minimum 100 km. Çevreniz 2-3 vasıtayla sarılı. Ama nasıl oluyorsa dengenizi hiç kaybetmeden çatır çatır savaşmaya devam ediyorsunuz. 3 metre uzağınızdaki hareketli aracın üstüne soğukkanlılıkla atlayabiliyorsunuz ve aracın tampon vb. eklentilerini rahatlıkla kullanabiliyorsunuz. Yuh dediğinizi duyar gibiyim!

Hele kullandığımız materyallere hastayım. Bir paraşütümüz var 2 saniyede açılıp kapatılacak kadar ergonomik (!) Kanca desen Batman'in batarang'ı yanında halt etmiş. 100 metre yükseklikteki binanın tepesine salladığınızda 2 saniye sonra ordasınız. Tepenizde gezinen helikopter sizi rahatsız mı etti? Kancayı fırlattığınız anda helikopteri çevrenizdeki binalara bağlayabiliyorsunuz. Kullanıcıda yarattığı haz ve kolaylık bir yana işlevleri son derece abartı. 7-8 yaşındaki bir çocuk oynarken buna bayılır, yapımda realite arayan benim gibilerinse pek memnun olacağını düşünmüyorum.

Yapay zeka yerlerde sürünüyor. Tamam, Stalker'daki kapı, konteynır gibi stratejik materyalleri çok iyi kullanıp sizi kapana kıstıran ve bir süre sonra mesafeyi daraltıp etrafınızı saran (sadece toplu halde geldiklerinde, yoksa bire birde onlar da sapıtabiliyor) düşmanların sahip olduğu düğme ilikletecek yapay zekayı burada aramıyorum ama 2 metre uzağımdaki düşmanın beni sürekli ıska geçmesi, patlayıcı varillerin etrafından ayrılmayarak kendi mezarlarını kazan kalabalık grupların bir mermiyle pert oluşları insanı çileden çıkarıyor.

Bir oyunda bana kriz yaşatabilecek yegane olay; 6-7 mermi yiyip hala ayakta kalan düşmanlardır. Evet, JC2'de buna bol bol şahit olacaksınız. Bu da yetmiyor gibi siz isabet ettirdikçe düşmanların göstereceği alakasız vücut reaksiyonları vuruş hissini sıfıra indirecek.

Günümüz oyunlarında halen dikiş tutturulamamış sağlık sistemi ( Şu dinlen-iyileş'lere de kıl oluyorum, bu arada söyleyim) burada zıvanadan çıkmış. 5 katlı binanın tepesinden atlıyorsunuz, bırakın ölmeyi canınız bile azalmıyor. Bir de engebeli yerlere tırmanırken karakterimiz düz yolda yürür gibi, hiçbir şekilde eğilmiyor ve yorgunluk belirtisi göstermiyor. Eğimli bölgeler için ayrı bir hareket ergonomisinin düşünülmemesi saçma geldi bana. Ulan koca dağa tırmanıyorsun. O bel hiç mi bükülmez! Hiç mi kamburun çıkmaz! Ben düz yolda o kadar rahat yürüyemiyorum.

Fazla sıkmadan sonuç...

Grafikleri ve kullanıcılarına sunduğu hareket/oynanış özgürlüğüyle hafif tebessüm ettirse de bu berbat yapay zekayı gördükten sonra vereceğiniz paranın her kuruşuna yazık olur diyebileceğim ve sadece tüfeği sırtına alıp ramboculuk oynamayı sevenlere tavsiye edeceğim bir oyun JS2. Benim nezdimde bir hayal kırıklığı...

Mclaren

Hiç yorum yok: