30 Nisan 2010 Cuma

En Karizmatik 10 Oyun Karakteri

10. Alex Mercer: Penn Station’dan New York’a doğru hareket eden Blacklight virüsü tüm şehri tehdit altına almıştır. Çevredeki insanlar mutantlaşmaya başlarken şehir kaos ortamına doğru sürüklenmektedir. Gentek firmasında çalışan kahramanımız Alex de o virüsün kurbanlarından biridir ve salgın sırasında virüse karşı önlem amaçlı kurulmuş Blacklight’ın ajanları tarafından vurularak öldürülmüştür. Araştırma için cesedi morga götürülen Alex yanı başındaki iki bilim adamının neşter operasyonuna ramak kala virüsün etkisiyle canlanır. Ayağa kalktığında geçmişine dair hiçbir şey hatırlamaz ve kendini New York sokaklarına vurup çevresinde hafızasını yerine getirmeye yardımcı olabilecek ip uçlarını birleştirerek kimliğini bulmaya çalışır. Puzzle şekillendikçe Gentek’le ilgili anıları gözü önüne gelir ve intikam için yola koyulur. Virüsün etkisiyle uzuvlarını silah gibi kullanmaya, uçmaya, yüksek binalara tırmanmaya başlar. O artık bir Unstopable'dır.

9. Sayko: Teğmen Nomad’e hayat verdiğimiz Crysis serisinin ilk oyununda kim ne derse desin esas oğlan Sayko’ydu. Öyle çok sevildi ki; Yerli kardeşler devam oyunu Warhead’in başrol koltuğuna onu oturttu. Başına buyruk yapısı, emirlere aldırış etmeyen nükteli konuşmaları ile gönüllere taht kurdu. İnşallah Crysis 2’de de bol bol görürüz.


8. Ezio Auditore da Firenze: Altair’in torunu, Desmond Miles’ın atası olan Ezio esasında sağlam çocuktur. İyiyi korur, kötünün karşısında durur falan filan. Fakat babası ve kardeşleri Federico ve Petruccio’nun halk önünde idam edildiği gün yedi ceddinin birer suikastçi olduğunu ve bu mirası devam ettirmesi gerektiğini öğrenir. Artık o eski saf Ezio gider yerine intikam ateşiyle yanıp tutuşan vahşi bir assassin gelir. Uberto Alberti’den Rodrigo Borgia’ya kadar ne kadar düşman varsa Polat Alemdar’ın 6 baronu aynı gecede ipe dizdiği gibi kılıçtan geçirir.

7. Lara Croft: Bu kızla yeri geldi kayıp eser peşindeki gizli şirketlerle çarpıştık. Yeri geldi Güney Amerika’nın uçsuz bucaksız kentlerinde yolumuzu bulmaya çalıştık. Tomb Raider serisi bir süre sonra boka sardı ama bu atletik, cesur, güzel bayan oyunu tek başına sattıracak kadar güçlü bir fenomene dönüştü. Açık kahve şortu, yarım botu, parmaksız eldivenleriyle müthiş modellenen Lara, aksiyon-macera türünde kadın karakter görmeye alışkın olmayan bünyelerde kendine özel bir yer edindi bile.

6. Duke Nukem: Çocukken ne oynardık be! Ne severdik bu adamı! Sarı saçları, kaslı vücüdu ve alaycı tavırlarıyla kaleyi içten fethetmişti Duke. En son Manhattan Project’te çıktı karşımıza, 7-8 yıl evvel. Senelerdir devam oyununu bekledik, ha geldi ha gelecek dediler, kandırıldık, vel hasıl olmadı. Şimdiki firmalar yarattıkları kıçı kırık karakterlerin üzerine iki üç ciltlik oyunlar çıkartırken 3d Realms Duke Nukem efsanesini tarihin tozlu sayfalarına gömmeyi tercih etti. Yazıklar olsun!

5. Gordon Freeman: Bir insan nasıl hem bilim adamı zekasına hem üst düzey askeri yeteneklere hem de böyle bir karizmaya sahip olabilir ki? Otobüs şoförlerindeki levye kullanma eğiliminin Freeman’dan sonra patlamaya yaptığı rivayetleri dolanır etrafta, şahsen inanırım. Türlü maceranın içine dalar ama iki kelam konuşmaz. Düşünür, üretir, uygular. İç dünyasını merak eder dururum. Sessizliğin çığlığı mıdır bu?

4. Dante: Kardeşi Vergil’in aksine iyiliği, saflığı temsil eden Dante’nin yakışıklılığı dünya ahiret tescillenmiştir. Rebellon kılıcıyla yaptığı kombolar, onu şeytan formuna sokan Devil Trigger özelliği ve yaşattığı aksiyon DMC’ın sürekli kendini tekrar eden rutin oyun düzeni içerisinde bizi ekrana bağlayan nacizane özelliklerindendir. Nero da fena değil ama bu serinin beşincisi çıkacaksa ben Dante biraderi görmek isterim.

3. Batman: Eidos’a bir teşekkür borçluyuz. Bu kadar berbat dizi/film oyunları yapılırken Arkham Acylum’la ezber bozmayı başardılar. İlk bölümde elimizden kaçan Joker’i yakalamaya çalıştığımız oyunda Batman’in her zamanki ihtişamı dikkat çekiyor. 1'e 1’lerdeki müthiş dövüş kombinasyonları, kullandığı batarang vb. ekipmanlarla 10 numara olmuş Bat.

2. Solid Snake: 1972 yılında big boss klonlayarak kusursuz askeri mürettebat üretmeyi amaçlayan ‘’les enfants teribles’’ projesinin ürünü olarak dünyaya gelir Solid Snake. Klonlanan babasının çekinik genlerini taşır. ‘’İmkansızı mümkün kılan kişi'' olarak nam salar. Üst düzey askeri yetenekleri, yüksek IQ’sü ile dikkat çeker.

Böylesine olağanüstü donanıma sahip askerin tabi yaşadıkları da olağan üstüdür. Outer heaven görevinde çökertmeye çalıştığı birimin tepesindeki elemanın (big boss) babası olduğunu öğrenir. Bir sonraki Zanzibar land isyanında babasına savaş açar ve kendi elleriyle hayatına son verir. Shadow Moses görevinde de kardeşi Liquid’le yumruk yumruğa gelmiştir.

Solid Snake’in seri boyunca görev seçiminlerinde rasyonel davrandığı, iç çatışma yaşamadığı buna karşın görev bitiminde kendini yargılayıp inzivaya çekildiği görülür. Farklıdır, her bölümden sonra oyun gurmelerinin ağzında değişik tatlar bırakır.

1. Kratos: Nereden başlayım abi anlatmaya? Şimdi yazmaya kalksam sabah ederiz burada. Olimpos’un zirvesinde intihar etmeye hazırlanırken Tanrılara kafa tutabilecek bir ölüm makinesine dönüşen Kratos bu. Ölüyü andıran ten rengi, devasa kılıcı, heybetli görüntüsüyle açık ara hayat verilmesi en zevkli oyun karakteri. Sony'nin oyun kapağına ''Öğrenciyseniz okuldan soğutabilir. Kazık elektrik faturaları gelebilir'' şeklinde bir prospektüs koyması artık farz olmuştur şu saat itibarı ile.

Mclaren

Hiç yorum yok: