24 Eylül 2010 Cuma

Beni de Takas Edin Hacı



LeBron, Miami’ye giderken vereceği kararın tüm yan semptomlarını hesaba katmıştı. Kolay yolu seçtiği için eleştirileceğini, Cleveland’da bir şehir efsanesi olma fırsatını kaçırdığını, ileride Jordan mı? Kobe mi? tarzı muhabbetlere konu olamayacağını, kazanılacak her şampiyonlukta ‘Wade olmasaydı başaramazdı’ yaftası yiyeceğini biliyordu. Charles Barkley’den Jordan’a, Magic Johnson’a kadar birçok kişi tarafından eleştirildi, yerden yere vuruldu, antipati topladı, aleyhinde forum grupları açıldı. Çünkü Kral’dı o, sırtında The Chosen yazıyordı. Yüzük için başkasının çöplüğüne gitme ihtimali düşünülemezdi. İki yıldır süre gelen NY muhabbetlerine, çifte yıldızlı Miami’nin cazibesine ve Boozer’la güçlenen Chicago’ya rağmen koca yaz eli kolu bağlı bekleyen Cleveland’ın halkı işi duygusala bağladı, sahip oldukları 7 yıllık maziye güvendi. ‘Yüzük kazandırmadan gitmez, bize borçlu’’ dedi. Ama iş dünyası işte. Duygusallığa yer yok. Bize dört senedir işletme, yönetim ve türevi derslerde bunu öğretiyorlar. Transfer söz konusu olup mikrofonu ellerine aldıklarında ‘’Bizler profesyonel topçularız…’’ diye söze giren adamlar da zaten bunlar değil mi? LeBron Espn’de katıldığı programa adını veren o kararı açıklarken ‘’yüzük için en elverişli takım’’ kriterini ortaya koydu ve kimilerince rasyonel davranarak, kimilerince 7 yılını verdiği şehre ihanet ederek Miami’nin yolunu tuttu.


LeBron’un tercihini hiçbir zaman yargılamadım, haklı nedenleri vardı. Ligin marka değeri en büyük iki oyuncusundan birinin 7 yıldır içerisinde yer aldığı oluşum bu süre zarfında en fazla bir Nba finali görüyorsa burada önce Cleveland idarecilerinin yeterliliği sorgulanmalıydı. Cavs'ı 2003'de 17-65’ten alıp son iki normal sezonda zirveye taşıyan James'i takımın resmi web sayfasından yayınladığı komik mektupla hain ilan eden, hedef gösteren takım sahibi Dan Gilbert ileride muhatabı olacağı eleştirileri başka nasıl püskürtebilirdi ki? Mo Williams, Jamison, Shaq transferleri kralı takımda tutmak adına dışarıya hamle yapıyormuş gibi görünmek ve bir takım defoların üzerini örtmekten başka bir amaç içermiyordu benim nezdimde. LeBron hiçbir zaman o ikinci adamı bulamadı ve olayı da Kobe gibi medyayı yanına alıp ‘’Adam gibi transfer yapın. Yoksa beni takas edin’’ noktasına getirmedi. Ya da Jason Kidd gibi migrenini azdırmadı. Sözleşmesi bitti, son güne kadar bekledi ve tercihini kullandı. The Decision saçmalığı dışında olayı ihanet etti’ye kadar getirenler oldu, helal olsun.


İkinci perde…Takas isteyenler (Paul ve Carmelo)


Asıl olay burada başlıyor. Chris Paul, LeBron James’in pazarlama şirketine geçtikten sonra New Orleans’ın ciddi bir şampiyonluk adayına dönüşemeyeceğine karar verdi ve biraz da LeBron’un gazına gelip takımından takasını istedi. Birkaç gün önce de Carmelo Anthony benzer bir fikre kapılmış olmalı ki; Denver’ın 3 yıllık sözleşme teklifini reddedip ‘’Beni takas edin’’ dedi. Şimdiii…

1. LeBron serbest oyuncu statüsü kazandıktan sonra Miami’ye gitti. Fakat Carmelo ve Paul’ün halen devam etmekte olan sözleşmeleri varken takaslarını istemeleri garip.

2. Takas veya takıma transfer konusunda yöneticilerle bir talepte/fikir alış verişinde bulunulacaksa bile bu taraflar arasında kalmalı, böyle alenen dışarı sızmamalı. İki oyuncu da burada elini kuvvetlendirmek için medyayı kullanıyor.

3. Genel menajeri harekete geçirmek için yapılmış bu zorlamaların geri tepme ( tercih hataları ) ihtimali kuvvetle muhtemel. Ayrıca herkes yolda Gasol bulan Mitch Kupchak kadar şanslı olamayabilir.

4. Chris Paul ciddi bir MVP adayına dönüştüğü sezon Patterson-Peja-West ve Chandler’lı kadrosuyla Hornets’i batı ikinciliğine taşımış fakat play-off’larda Spurs’e toslamışlardı. Ertesi sezon hem yedek kadronun yetersizliği hem de Paul dışındaki ilk beş oyuncularının geriye saymasıyla ancak play-off yapabildiler ve geride bıraktığımız sezonu da nisanda kapattılar. 7 kişilik rotasyonla elde edilen bu başarı sonrasındaki travmatik düşüş CP-3 için bir patlama nedeni olabilir. Fakat Denver gibi halen batıda söz sahibi olabilecek bir takımın formasını terleten Carmelo’nun zoru ne? Onu bir türlü çözemedim. Seneye zaten serbest kalacak. Sıksa ya bir sene dişini!

Hiç yorum yok: