28 Eylül 2010 Salı

Amnesia: The Dark Descent (İnceleme)


Daha önce bu satırlarda horror/survival etiketli birçok oyunun aksiyon/FPS’ye dayalı popüler oyun kültürüne yenik düşerek özlerini kaybettiğini, başkalaştığını yazmıştım. Silent Hill ve Resident Evil serisi benim için bu dönüşümün en trajik denekleriydi. RE5’te açık alanda, güneşin kavurucu sıcağı altında zombi avına çıkmak, eskiden elimizde kalan 3-5 sayılı kurşunu bitecek korkusuyla itinayla muhafaza ederken şimdi çok daha geniş mühimmatlara sahip olmak ve gerilim yaratan ağır müziklerin yerini DMC vari hareketli işitsellerle doldurmak oyunun alışıla geldik korku temasını eritip, yerle bir etmişti. Capcom büyük bir firma, büyük paralar kazanmak amacında ve bunu yaparken de popüler kültürü dikkate almak zorunda. İşletme bölümü okumuş, yavaş yavaş iş hayatına hazırlanmakta olan bir birey olarak bu arz-talep dengesini anlayabiliyorum. Fakat madem bu tarz yapımlar fazla ilgi görüyor. O zaman Capcom neden farklı karakterler, farklı hikayeler ve farklı adlar altında yine action’la bezeli yeni F/TPS’ler üretmiyor, geliştirmiyor? Kolay para kazanmak için benimsenmiş tatları bozmaktan ve bu uğurda benim de dahili olduğum azınlık güruhu harcamaktan başka bir seçenekleri yok mudur? Benim buradan anladığım; ya Capcom’ın gözü para için Resident Evil gibi bir efsanenin mayasını bozup, yüz binlerce RE fanının eleştirilerini göze alma pahasına karardı ya kendilerini yeni projeler sağlayacak kadar üretken görmüyorlar, ya da oyunları devşirip işin kolayına kaçıyorlar. İşte maddiyatın tavan yaptığı böylesi bir ortamda bizim istediğimiz türden bir horror/survival oyununu ancak mütevazi, ticari kaygı gütmeyen bir oyun firması yapabilirdi ve ismini pek duymadığımız İsveç orijinli Frictional Games tam da bu anda Amnesia; The Dark Descent’i yarattı. 


Hikaye


Oyunda Londralı bir gence, Daniel’a hayat veriyoruz ve kendimizi hikayenin başında Brennenburg adlı bir kalede yarı ayık biçimde buluyoruz. Daniel hafızasını kaybetmiş, ismi ve peşinde olduğu kişiler dışında hiçbir şey hatırlamıyor. Sersem, sürekli panik atak bir görüntüsü var, ayakta durmakta zorlanıyor ve en ufak bir çıtırtıya karşı anormal panik reaksiyonları gösteriyor. Bu garip vücut semptomları Daniel’ın sıradan biri olmadığı konusunda birer ip ucu verirken, içinde bulunduğumuz kalenin ürpertici görüntüsü ve başlangıçta yolumuzu bulmamız için yerlere serilmiş gül yaprakları da ortama ayrı bir gizem katıyor. Daniel’ın bu güven vermeyen, sıyırmış görüntüsü karşısında hikayeyi çözümlememize yardım eden destekleyici veriler ise; etrafımızda farklı yerlerde konumlandırılmış mektup vb. argümanlar ile Daniel’ın zihninde aniden beliren geçmişine ait işitsel flash back’ler…


İlerleyiş sırasında iki farklı düşmanımız var; birincisi oyunun psikolojisi ve alt yapısıyla direkt örtüşen ‘’karanlık’’… Daniel karanlık ortama girdiği anda önce bir takım çıtırtılar duyuyor, sonra bu çıtırtılar giderek şiddetleniyor. Dengesi bozulmaya, nesneleri ikişerli üçerli görmeye başlıyor, bir süre sonra kalpaklanıp yere düşüyor. Bu sebeple ya karanlıktan mümkün olduğunca uzak duracağız (ki; bu pek mümkün değil) ya da el lambası ve sağdan soldan edindiğimiz kibritlerle karşımıza çıkan lamba, mum gibi materyalleri ateşleyip aydınlık alanlar yaratacağız. İkinci düşmanız ise; insan formuna sahip, kafa kısmı neredeyse sadece ağızdan oluşan ne idüğü belirsiz yaratıklar. Elimizde bu yaratıkları öldürmek için hiçbir silah yok. Kitap, masa, demir çubuk gibi elimize alıp fırlatacağımız nesnelerin hiçbiri yeteri hasarı vermiyor, tek çözüm kaçmak... Bazı forumlarda bu yaratıkların sadece ışığa ve aydınlığa duyarlı olduklarını okumuştum ama gördüğüm kadarıyla en karanlık ortamlarda bile sizi elleriyle koymuş gibi bulabiliyorlar.


Not/hafıza/görev tanımlamalarının yapıldığı ekran barının solunda Daniel’ın hem fizik hem de ruh sağlığını (aklı başındalığını) gösteren iki temsili resim var. Aldığımız fiziksel darbelere karşı bazı iksirler yardımıyla vücudun health seviyesini yükseltebiliyoruz. Akıl sağlığı ise tehlike durumlarında ‘’Korkuyor, elleri titriyor, ufak baş ağrısı var’’ şeklinde uyarılar veriyor.


Oyunun geçtiği mekanların dizaynı pek detay içermese de oldukça ürkütücü olduklarını söyleyebilirim. Kendi kendine açılıp kapanan kapılar, kalenin içerisinden yükselen çığlıklar ve Daniel’ın beyninde aniden parlayıveren o işitsel flash back’ler ekran başındaki oyuncuyu sürekli tetikte tutuyor, uyutmuyor. Aşağıdaki çeşme gibi tanımlamakta zorluk çektiğim, tuhaf nesnelerle sıklıkla karşılaşabilirsiniz. Bu objelerin bazıları önünüzdeki engelleri aşmak için çözülmeyi bekleyen birer puzzle işlevi de görebiliyor. 4 farklı iksiri karıştırıp patlayıcı elde etmek, vanaları çalıştırmak için kayıp ve parçaları kırık haldeki iki hand drill’i bulup birleştirmek, bozuk asansörü aktive etmek için 3 çözeltiyi doğru yerleştirip ardından bir kol yardımıyla mekanizmayı harekete geçirmek gibi… Kalenin ıssız koridorlarında dolaşırken Daniel’ın tehlike sezgileri alarm verdiğinde duyduğu çıtırdamalar, artan nabız sesleri ve peşimizdeki yaratıktan son sürat kaçarken insanın elini ayağına dolaştıran gerilim müziği de Amnesia’yı işitsel anlamda ‘yeterli’ kılıyor. Her ne kadar nesnelerin fırlatıldıktan sonraki yere/duvara çarpış sesleri birer facia olsa da arka plandaki gerilim müziğinin yerine göre iniş çıkışları oldukça düzenli.


Amnesia’nın en zavallı kaldığı bölüm; grafikler…Bu tip tavanı belli oyunlar için görsel anlamda çıtayı aşağıda tutsam da Frictional Games gerek mekan çizimlerinde, gerek ışık/gölgeleme/hasar alınabilirlik gibi detaylarda hiçbir zahmete girmemiş. Bununla birlikte oyunda şu ağzı geniş yaratıklar dışında neredeyse nefes alabilen bir başka düşmanımız yok ve ilk etaplarda nadiren burun buruna geldiğimiz, bu sayede bize ''Acaba şimdi nereden çıkacaklar?'' şeklinde beklenti temelli psikolojik korku yaşatan bu garip yaratıkların final bölümlerine doğru karşımıza fazlaca çıkıyor olması da zamanla oyun içerisindeki gerilimi yerle bir ediyor.


Sonuç


Türün müdavimi olarak tüm eksiklerine rağmen karşımda gerçek bir horror/survival oyunu bulduğum için mutluyum. Mafia 2, Kane&Lynch ve şuanki Pes, Fifa muhabbetleri arasında esamesi pek okunmasa da kesinlikle edinilmesi gereken bir oyun. Amnesia’dan sonra Frictional Games bandrollü oyunlara ayrı bir dikkatle bakacağımı şimdiden söyleyebilirim.


Mclaren

Hiç yorum yok: