28 Ağustos 2010 Cumartesi
Kane&Lynch 2: Dog Days (İnceleme)
Hacı hacıyı Mekke’de, deli deliyi dakkada bulurmuş. Sıradan birer sivilken bozuk aile hayatı, sonrasında hardcore tadında bir bunalım ve bunun yarattığı melankoliyle boşluğa düşen ve mutluluğu underground dünyasında arayan Kane ile Lynch’in hayatları işte bu cümle ekseninde aynı dizede birleşme kararı aldı. Kane iki çocuğu ve karısıyla mutlu mesut yaşarken küçük oğlunun bir gün yanlışlıkla evdeki silahla kendisini vurması sonucu hayatı tepe taklak olur. Karısı oğlunun ölümünden doğal olarak Kane’i sorumlu tutar. Bağırır, çağırır, isyan eder ve bir süre sonra dayanamayıp kızını da yanına alarak evden ayrılır. Kane hayatında en çok değer verdiği 3 şeyi tek celsede kaybetmiştir ve ufak çaplı bir psikozun eşiğindedir. Bu dibe vurmuşluk, yalnızlık ve kaybedecek bir şeyim yok psikolojisi onda derin yaralar açar ve bu adamı bir süre sonra karşısına çıkacak olan the7 adlı gruba mensup tehlikeli bir tetikçi haline getirir.
Para babaları tarafından yönetilen büyük çaplı bir mafyavari grup olan The7, Kane’e başta para olmak üzere büyük değerler vaat etse de burada işler pek de Kane’in istediği şekilde yürümez. Örgütün Güney Amerika’da gerçekleştirdiği bir operasyon sırasında büyük çaplı bir katliam yaşanır ve Kane bu katliamın bir numaralı sorumlusu ilan edilir. Adamımız olay mahalini terk edip soluğu gözlerden uzak Venezuela’da almayı planlasa da bir süre sonra yakalanmaktan kurtulamaz, bu seferki hükmü daha ağırdır: idam... Miadı dolduğunda Kaliforniya eyalet hapishanesine ait nakil aracıyla idam edileceği yere götürülür ve kendisine aynı araçta yine idam cezasına çarptırılmış bir başka suçlu eşlik eder: Karısını öldürmekten hüküm giymiş, ilaç bağlımlısı bir sosyopat. James Lynch…
Kane ve Lynch’in hayat hikayeleri işte bu noktada kesişiyor. Nakil aracının önü Kane’in operasyon sırasında kendilerini dolandırdığını iddia eden the7 grubu üyeleri tarafından kesilince büyük pazarlık başlıyor. The7’nin liderleri- Carlos ve Mute kardeşler Kane’den çaldığı para ve kıymetli evrakları iade etmelerini isterken, şantaj yapmak için Kane’in karısı ve kızını rehin alıyor. Kane’nin Lynch’i ve eski the7 üyelerinden belirli kişileri yanına alarak ailesini bu kötü adamlardan kurtarma ve ardından Carlos-Mute kardeşlerin hükümdarlığına son verme planlarını konu alan serinin ilk oyunu Dead Men de bizleri işte böyle selamlıyor.
Üç yıl sonra piyasaya çıkan devam oyununda ise Lynch kendisine kız arkadaş yapmış, hayatını düzene sokup Shanghai’ya yerleşmiş, daha sakin, hümanist bir bünye olarak karşımızda. The7’yle girdiği savaşta karısını kaybeden ve kızıyla yeni bir başlangıç yapmak isteyen Kane’nin yolu da -kaderin bir cilvesi Shanghai’ya düşüyor. Onu Çin’e kadar getiren olay Lynch’ten gelen bir telefon. Buraya kara kaşı kara gözü için çağrılmadığının o da farkında. Lynch’in büyük paralar kaldıracağı bir iş için Kane’in yardımına ihtiyacı var. Bu Lynch için biraz cep harçlığı, Kane için de façayı düzeltip kızının gönlünü yeniden kazanabilmesi adına kaçırılmaz fırsat.
Dog days’de diğer oyunun aksine James Lynch’i kontrol ediyoruz. Olaylar bu sefer onun çöplüğünde geçtiği için hem polise hem de mafyaya karşı cephe aldığımız bu oyunda organizasyonun rotasını çizen, risk alan ve bu uğurda sevdiklerini (kız arkadaşı Xiu) tehlikeye atan adam bizzat Lynch’in kendisi. Yukarıda en başından aldığım hikayeyi okuyanlar farkına varmıştır; ortada çok derin, etkileyici bir senaryo yok. IO Interactive kullanıcıları ekran başında sıcak tutabilmek için sağlam bir hikaye örgüsü yerine aksiyon sahnelerinin sayısını artırma yoluna gitmiş ve bunu hard core diyaloglar ve oyun içi sinematikleri ile destekleyerek bu kısır döngü içerisinde bir akıcılık/süreklilik yaratmaya çalışmış. Peki başarmış mı? 10 üzerinden 5-6 alabilecek ölçüde evet… Kane ile Lynch arasındaki strong language ibaresinin hakkını veren söz yazılımı müthiş seslendirmelerle birleşip diyaloglara ayrı bir lezzet katsa da, ışıl ışıl parlayan Shanghai caddeleri ufak çaplı bir göz banyosu yaptırsa da yönetmen bu oyunda çok fazla action diyor! Silah seslerinin sustuğu, soluklanmak için bir köşeye çekilip bekleme yapabileceğiniz anlar oldukça sınırlı. Neredeyse her köşe başında bir çatışma var. TPS türüne gönül vermiş her oyunsever gibi aksiyona ben de bayılırım fakat tadını kaçırınca bir süre sonra oyun kendini rutine bağlayıp sıkıcı hale geliyor ve her sahnede kendini tekrar ediyormuş hissi yaratıyor.
Dead Men’de olduğu gibi burada da saklan-siper al üzerine kurulu bir sistem var. Bu sefer siper olayı ilk oyundaki gibi default değil, bir tuş yardımıyla sağlanıyor. Arkasına saklandığınız materyaller (kutu, bina, araç vs) kurşunla hasar alabiliyor. İlk oyunda oldukça işe yarayan ekip arkadaşlarımıza emir verme, cephane değiş-tokuşu gibi komutalara Dog Days’de yer verilmemiş. Bunun sebebi de ilk oyunda 7-8 kişilik bir grupla hareket ederken bu oyunda birkaç bölüm hariç sadece Kane’le yola devam ediyor oluşumuz…Envanterimizde pistol, shotgun, rifle ve sniper türüne ait, çeşit bakımından tatmin ederliği tartışmaya açık silahlar mevcut. Fakat bunların mesafe-etki-vuruş hassasiyetleri son derece gerçek dışı. Birkaç metre uzağımdaki düşmanı Uzi’yle tararken adam hiç tepki vermiyor ama 8-10 metre uzağımdaki düşmanı pompalı tüfekle tek atışta öldürebiliyorum, ilginç! Birçok TPS’de olduğu gibi burada da üzerine şarjör boşaltığınız halde hala ayakta durabilen düşmanlar var. İsabet sonrası verdikleri vücut tepkimelerine bakarsak duvara mı sıkıyoruz yoksa bir canlıya mı ayırt etmek güç. Yangın söndürücü ve mutfak tüpü gibi patlayıcılar özellikle kapalı alanlarda stratejik birer silah haline dönüşürken sniper kullanımındaki ayrıntıların son derece basite indirgendiğini söylemeliyim.
Oyunda Lynch’in omuz hizasına yakın bir üçüncül görüş açısına sahibiz. Kamera iniş çıkışlarda ve köşe başı dönüşlerde oldukça stabil. Arkasına siper aldığımız cisimlerin sağ-sol ve üstünden düşmana nişan alırken yarattığı görüş açısı oldukça geniş. Ayrıca üst üste mermi yiyip yere düştüğünüz vakit kamera vücudun duruş şekline göre son derece gerçekçi bir açı/eğim hassasiyeti gösteriyor ve hasar arttığında ekranda meydana gelen mozaiklenme ile kan efektleri de görüş durumumuzu gerçekçi biçimde azaltıp çatışma sırasında son derece gerçekçi bir aksiyon deneyimi sunuyor. Eleştirilebilecek tek noktası; aktüel kameranın koşu sırasında gereğinden fazla sallanıyor olması… Burada hareket sensörünü biraz kısıp bunu artan-azalan nefes alış verişleri vb. duyusal verilerle destekleselerdi eminim şu anki haliyle yaratmış oldukları baş ağrısından çok daha fazlası sağlanabilirdi.
Oyundaki karakter modellemeleri oldukça başarılı. Formel çizgisini bozmayan klasik takım elbiseli Kane’le t-shirt üzerine giydiği ceketi, kalın çerçeveli gözlükleri ve uzun saçları ile deli ruhunun dışa vurumu bir tarz yaratan Lynch’in çizimleri koca bir alkışı hak ediyor. IO Interactive’in bu başarıyı Shanghai kentini betimlerken devam ettirdiğini söylemek de yine yanlış olmaz. İnsanların fink attığı hareketli ve renkli caddelerden ıssız arka sokaklara, dev gökdelenlerin çevrelediği şehir meydanından büfe, restaurant gibi lokal istasyonlara kadar her mecrada farklı bir emek, farklı bir detay var. Adam kovalarken girdiğim bir et pazarında belki kimsenin fark etmeyeceği sote noktalarda görmüş olduğum -istiflenmiş kutuların üzerine işlenmiş Çince yazılar bile ayrıntılara ne kadar önem verdiklerinin bir göstergesi…Shanghai topraklarında dolaşmak gerçekten büyük keyif.
Son olarak…
Oyun 4.5- 5 saat gibi oldukça kısa bir tek kişilik senaryo moduna sahip ve sert finallerden hoşlanan bünyeleri hayal kırıklığına uğratacak derecede basit bir finali var. İçerisinde kan, vahşet ve sex unsurları dahil sansür gerektiren birçok öge barındırıyor. Birer fenomene dönüşmesi olası iki çatlak karakter, bir oyun için seçilebilecek en hoş kentlerden biri olan Shanghai ve vasatın üzerindeki ses kurgusu ile desteklenmiş hoş sunumu K&L 2: Dog Days’in tadına bakmak için yeterliyse de ekşın odaklı sahnelerin fazlalığı bir süre sonra insanı oyundan soğutabiliyor. K&L 2 kesinlikle ‘’Mazeretim olmadan, saaatlerce, hunharca çatışabilirim’’ diyen kesime hitap eden bir oyun. ‘’Şiddetin azı makuldür. Beni hikaye, kurgu ilgilendirir’’ diyenlere tavsiyem; hiç bulaşmayın, vaktinizi çarçur etmeyin.
Mclaren
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder