23 Mart 2010 Salı

Metro 2033 (İnceleme)

Rus yazar Dmitry Glukhovsky’nin aynı adlı romanından uyarlanan Metro 2033, 2013 yılındaki nükleer patlamanın 20 yıl sonrasını konu alıyor. Yaşanan felaket sonrası yeryüzü yaşanmaz hale gelirken insanlar metro tünellerine yerleşerek kalan hayatlarını burada sürdürmeye çalışıyor. Normal bir insan psikolojisinin kaldıramayacağı bu zorlu yaşam hattında neo-konümistler ve neo-naziler olmak üzere 2 farklı insan grubu var. Daha tehlikelisi ise; Dark Ones adlı saldırgan ve asalak yaratıklardan oluşan birlik. Yapım, yeryüzünü tamamıyla ele geçiren Dark Oneslar’ın metro tünellerine girerek insan yaşamlarını tehdit etmesiyle başlıyor ve omuzlarımıza bu grubun sırlarını çözme, diğer istasyonlara yardım götürme şeklinde ağır ve korkutucu bir misyon yüklüyor.

Oyundaki baş karakterimizin adı Artyom. Kahramanımızın en büyük özelliği; insan bilincine etki ederek beyin mekanizmalarını kontrol altına alan Dark Ones’ların bu özelliğine karşı bağışıklık kazanmış olması. Karanlık istasyonlarda yol alırken kimi zaman partnerimizle kimi zaman yalnız başımıza ilerliyoruz. Etrafımız insanların derme çatma yaptığı barakalarla ve çeşitli güvenlik geçiş noktalarıyla dolu. 4A Games kendi adını verdiği oyun motoruyla mekan tasvirlerinde gerçekten harika iş çıkarmış. Yıkık dökük eşyalar, her zeminde farklılık gösteren kaplamalar, ışıklandırmalar, bazen görüşü sıfıra indiren zifiri karanlık ve Rus aksanıyla İngilizce konuşan yöre insanıyla atmosferi iliklerimize kadar hissetmemizi sağlayan gerçekçi ve sinematik bir hava yaratmış.

Özellikle yer altı görevlerinde bu detayları fazlasıyla hissedeceksiniz. Karanlıkta kendinizi kamufle edecek, çevredeki ampul/gaz lambası gibi dönemin şartlarına güzel uyarlanmış manuel ışıklandırmaları kapatarak kendinize avantaj sağlayabileceksiniz. İnsan ve yaratıklarla mücadelenin eş zamanlı olabildiği bu görevlerde (M tuşuna bastığımızda) sol elimizde beliren çakmak, sağ elimizde tuttuğumuz ve yolumuzu kaybettiğimizde başvurduğumuz pusulalı dosya kağıdı ve kafamızın üzerinde ışıldayan fener de en büyük yardımcılarımız olacak.

Mekanlar sadece karanlık tünellerden ibaret değil. Bazen görev icabı yeryüzüne çıkmamız gerekiyor. Yer yüzüne çıktığımızda zehirli gazlardan korunmak için gaz maskesi takmak zorundayız. G tuşuyla maskemizi takıyoruz ve gazın bitiminde otomatikman maskemizi değiştiriyoruz. İçerisindeki gaz bitmeye yakınken kahramanımızın nefes alış-veriş hızı artıyor, öksürmeye, çevresini bulanık görmeye başlıyor ve 4A Games bu güçlük hissiyatını ekran başındaki oyuncuya geçirme konusunda yıldızlı pekiyiyi fazlasıyla hak ediyor. Yine T tuşuyla sol kolumuzdaki saate göz atıp maske içerisinde kalan gaz miktarını kontrol etme şansımız var. Maskeyle ilerlerken dikkat etmemiz gereken noktalardan biri; çarpışma esnasında kendimizi korumamız. Zira maske kafamızdayken darbe aldığımızda üzerinde oluşan hasar aynen ekrana çizikler / kırıklar şeklinde yansıtılıyor ve hasar bazen ekranı görmenizi engelleyecek derecede ağırlaşabiliyor. Burada hem yaratıklara hem de zamana karşı yarışmak durumundayız.

Oyundaki silahları eski ve modern olarak iki gruba ayırmak mümkün, fakat çeşitlilik çok az. Silah, bıçak, bomba vb. mühimmatı öldürdüğümüz düşmanların üzerinden düşen materyallerle edinebileceğimiz gibi ihtiyacımızı seyyar satıcılardan da karşılayabileceğiz. Oyunda ilginçtir; silahlar para yerine mermi karşılığında satılıyor ve yine müthiş bir mermi kısıtlaması var. Her kovan altın değerinde. Bazen az mermi harcamak uğruna düşmana daha fazla yaklaşarak risk almak zorunda kaldığımı, bazen de 4-5 mermi yiyip hala ayakta kalan düşmanları gördükçe kriz geçirdiğimi belirtmeliyim. En son Resident Evil 5’te ve Dark Space’de yaşamıştım bu sıkıntıyı. Fakat ne olursa olsun bu özellik Metro 2033’ü diğer FPS’lerden ayırarak daha realistik kılmış. ( Cinnet geçirmeme rağmen)


Okuduğum forumlarda nedense karakter modellemelerini beğenmeyenler var. Evet, burada Call of Duty veya Battlefield’daki gibi profesyonel, donanımlı askerleri yönlendiriyor olsaydık kılık-kıyafet detaylarında ayrıntı istemek en doğal hakkımız olurdu ama Metro 2033’daki halk kendi halinde, örgütsüz silahlanan gruplar ve genel görünümlerinin biraz günlük kaçması, detay vermemesi normal karşılanmalı.

Oyunun eksilerine gelirsek; en dikkat çekeni çok güçlü sistem istemesi. Grafik kalitesi sistem gereksinimlerine paralel olur, anlıyorum ama ben Intel Core 2 Quad Q8300 2.5 Ghz işlemci, 4 Gb ram ve ATI HD 4650 ekran kartıyla oynadım fakat görüntü kalitesini low-medium’a kadar kısmak zorunda kaldım. Yine i3 işlemci ve ATI HD 5470 kullanan bir arkadaşımın bilgisayarında denedik, tatmin olmadık. Bu da demek oluyor ki; şu meşhur DX 11 muhabbetiyle olan bizim ekran kartlarına oldu. Bu oyun HD 40xx serisini çöpe attırır söyleyim. Oyunun optimum gereksinim olarak ATI HD 5870 & 5970 ve Nvidia’nın son harikası GeForce GTX 480 ve 470 istemesi herşeyi açıklıyor zaten.

Bunun haricinde yapay zeka sorunlu. Mesela karanlık tünelde ilerlerken bir an düşmana fark edildim ve o geniş alanda beni göremeyecekleri bir yere saklandım. Fakat ona rağmen üzerime ışık bile tutmadan o karanlıkta bana dışarıdan nokta atışı yaptılar. Aynı Call of Duty’de sniper’ın zoom’uyla hasbelkader görebildiğim bir düşmanın o mesafeden beni yatar vaziyette vurabilmesi örneğindeki gibi kimi yerlerde bayağı ‘’ileri’’ zekalı olmuş yapay zekaları. Bazen de karanlıkta artan ayak seslerime rağmen sadece 2 metre uzağımdaki düşman beni sırf karanlıktan geçiyorum diye fark edemiyor.

Stalker-Fall out kırması Metro 2033 herşeye rağmen denenmesi gereken ve sırf senaryo-atmosfer tandemiyle insanı kendine çeken bir yapım. PC başında harcadığınız zamana kesinlikle değecek. Bu arada görsel teknoloji denen şeye bayılıyorum. Aşk-ı Memnu’yu izledikten sonra Halid Ziya okumayı akıl eden yurdum insanı şimdi de yana yana Glukhovsky’nin romanını arıyor. Bakalım bu oyun-edebiyat dialektiğinden başka neler çıkacak?

Mclaren

Hiç yorum yok: