18 Haziran 2010 Cuma

O Şampiyonlukları Sadece Jordan, Kobe, Shaq Getirmedi


(Son kareler daha akılda kalıcıdır. Kobe başta olmak üzere Artest'in son maç performansı, Gasol'ün sahada yumuşak benzetmelerine verdiği cevap düşecektir yarınki gazete manşetlerine. Ben ise rutin dışına çıkıp maç yazısını yazmadan evvel bu postta Phil Jackson'ı konuk edeceğim. Yazıyı geçen seneki Orlando finalinden sonra kaleme almıştım, içerisinde koçun Kutsal Çemberler kitabındaki sözlerinden bazı alıntılar da var. Bugün 11. yüzüğünü artık ayak parmağına takmak zorunda kalan P-Jax'e ''Jordan, Kobe, Shaq olsa ben de şampiyon yapardım'' diyenlere hitaben... )

İşe bilimsel yaklaşmaya karar verdi Phil. Damarlarında çocukluğundan kalma maneviyat duygusu akıp giderken hayatına buna göre yön veremezdi. Coşkun selde kaybolmak… Phil bir kurgu peşindeydi. Gerçeklikle maneviyatın sentezi. ‘Bilim gerçekleri açıklar. Fakat Antonio De Saint’in dediği gibi kişi bazı doğruları sadece yüreğiyle görebilir.’

İşletmeler ticari faaliyetlerine başlamadan önce kendilerine bir vizyon edinirler. Vizyon, işletmenin kendisini gelecekte nerede görmek istediğini gösterir. İddia içerir. Hayata geçirilebilmesi için sağlam bir stratejik zemine oturtulmalıdır. Yeniliği, ilerlemeyi, işletmenin devamlı olarak çevreye intibakını kontrol altına alan yönetsel bir araç olan stratejiler, bizi vizyona götüren alt planlama başlıklarıdır. Taktiklerle hayata geçirilir.

Phil…Başarabilmen için sanırım bir CEO gibi davranmalısın! Unutma bilim yalan söylemez. Dini bütün anne-babanın sana zorla okuttuğu ayetler ve gönül gözün de sana yardım edecek. Sentezden bahsetmiştik. Yalnız değilsin!

Phil Jackson 1989/90 sezonunda Chicago’nun başına geçip profesyonel koçluk kariyeri demini almaya başladığında bu birikime ihtiyacı olacaktı. Terazinin iki kefesini de dengede tutup engin hayat tecrübesini filme aktarmak… Hayal edebilmenin çılgınlığı!

Vizyon: Bulls’u NBA’in en başarılı ve saygın takımı yapabilmek

Vizyon yoksa hedef yoktur. Hedef yoksa başarı da…Güzel başlangıç! Phil Jackson 1995 yapımı Kutsal Çemberler kitabında şöyle der: ‘’ Başarmak önemli. Fakat benim istediğim biraz da rekabet, oyundan zevk almak, saygı görmek. ‘’ Seni anlıyorum koç. ‘’Gökdelenin tepesine çıksan bile 1. kattaki yaşlı amcanın saygısını kazanamadıysan bunun bir önemi yok. ‘’


Strateji: Ben’i biz yapmak. Takım olmak

Şirketler sayısız strateji üretirler. Phil Jackson ise sadece 4 taktik üzerine temellendirdiği tek stratejiyi hayata koyarak Oscar’a aday olmuştur. En iyi film… En iyi müzik… Evet, bunun sound’u iyi. Vokal mükemmel.

Jackson organizasyona yabancı değil. Çarkın nasıl döndüğünü görüyor. Ama ona göre bir tek eksik var. ‘Bazı tabuları yıkmanın gerekliliği’… Chicago’yu ‘’Jordan ve arkadaşları’’ olmaktan çıkarıp tek vücut haline getirmek nasıl mesela?

Jordan, Allah’ın tabiata hediyesi. Doğa üstü yetenekleri olduğuna şüphe yok. Fakat hiçbir zaman bir takım, bir oyuncudan ibaret olamaz. Bir insan bunu tek başına başaramaz. Jordan farklı ırktan ama sonuçta o da bir ölümlü.

‘’Jordan topu alıyor. Yanındakiler hayranlıkla onu seyrediyor. Hamle yapmak mı? Ne cesaret! Oyun kurucu top taşısın. Uzunlar ribaund toplasın yeter…’’ kalıbını kırmaya çalıştım diyor Phil Jackson. Jordan bir yıldız değil sadece elin 5 parmağından biri olmalı…

Hücumda top MJ’in ellerindeyken rakip her defasında 2-3 kişiyle değişerek onu müdafa ediyor. İçeri penetre ettiğinde de diğer Bulls’lular tehdit oluşturmadığından riske edilirken tüm savunma MJ’in üzerine çullanıyor. Aslanların antiloplarla dansı…

Aslan, bir antilop sürüsüne yaklaşırken kendisine bir av seçer. Sadece ona odaklanır ve radarın zoom’unu ona göre ayarlar. Kendini hazır hissettiğinde hamlesini yapar ve sadece avına doğru hareket eder. O an yakınında sadece bir pençe mesafesi uzaklıkta bir antilop görse bile onu görmez, es geçer. Çünkü aslan için hedef bellidir.

Jordan’ın rakipleri için de öyle…MJ’in sivrilişi, diğerlerinin seyredişi Jordan’ı açık hedef haline getirmiş. Koçlar savunma setlerini Jordan'ı kesmek üzerine kurmuş. Sanırım bunu değiştirmek istiyorsun Phil? Ben’i (MJ), biz’in bir parçası yapmaktan kastın bu! Rakının yanına meze koymazsan tat alamazsın!

Taktik 1: Üçgen hücum

Phil Jackson takım olmanın yollarını ararken Tex Winter’ın dahiyane fikrine kulak verdi. Kul sıkışmadan hızır yetişmezmiş. Tex Winter üçgen hücum ismini koyduğu bu düzeneği zamanında Phil’e aktarırken acaba bir reforma öncelik ettiğini tahmin edebiliyor muydu bilmiyorum. Ama Jackson’ın koçluk kariyerine yeni bir soluk getireceği kesindi.

Kitapta sistem şöyle izah edilir: ‘’Üçgen hücum en iyi beş adamlı tai chi ( bir çeşit Uzakdoğu savunma sanatlı merkezi) olarak tarif edilebilir. Temel düşünce defansı üzerine çekip devre dışı bırakmak ve hücum sahasında çok sayıda boş alan yaratmak amacıyla hareketlenmelerin akışını en iyi şekilde ayarlamaktır. Sistem adını en bilinen hareketlenme kalıplarından birinden alır: ‘’Yan çizgi üçgeni.’’

Kitapta oyuncuların sisteme uyarlanışları da görselleştirilmiştir. ‘’Mesela Scottie Pippen topu hücum sahasına sürerken, o ve diğer iki oyuncu üçgen şeklinde – köşede Steve Kerr, yüksek postta Luc Longley, yan çizgiler civarında Scottie- yaklaşık 5 m aralıklarla sahaya yayılırlar. Bu esnada MJ 3 saniye koridorunun etrafında dolanır. Toni Kukoc ise sahanın diğer tarafında Pippen’ın tam karşısında pozisyonunu alır. Sonra Pippen içeriye Longley’e pası verir ve herkes defansın durumuna göre kompleks, birbiriyle bağlantılı bir seri hareketin içine girer.’’

Phil Jackson ‘’sistemin bana ithaf eden tarafı takımdaki herkesin hücuma katılmasına fırsat vermesi ve kendi bireyselliklerini takım için ikinci plana atmaya bir nevi mecbur bırakması’’ diyerek beğenisini dile getirdi. Herkesin bir görevi var. ‘’Topu Jordan’a ver, geri çekil’’ modelini yerle bir edecek sistem işte bu!

Ayrıca sistem kesin ve katı bir hücum düzenine oturtulmadığından rakip takımın Bulls hücumlarını okuyup yorumlaması zorlaşacak ve Jordan da bu sayede açık hedef olmaktan kurtulacaktı. Eli öpülecek adamsın Tex! Phil sana minnettar! Ben de!

Taktik 2: Özgür bırak!

Phil Jackson sistemi yürürlüğe koymadan MJ ile görüştü. Fikrini aldı. Jordan ‘’kulağa hoş geliyor ama sistem en az 1 – 1.5 yılımızı alacak.’’ dedi. Fakat üçgenin onu derinden yakalayan ve hayır diyemeyeceği bir tarafı vardı. Jordan artık ‘rakip takımların hedefindeki açık yem’ olmaktan kurtulacaktı. Kararsızlıkla birlikte olur koç dedi. ‘’Denemeye değer.’’

Üçgen hücumu baş antrenör olmadan önce Tex’den dinlemişti Phil Jackson. Şimdi uygulamak için doğru zamandı. Ona göre bu düzenek ‘’Knicks yıllarında oyuncuyken Red Holzman’ın kullandığı hücum sisteminin gelişmiş versiyonuydu’’.

Phil Jackson kesin kurallardan damıtılmış bu düzende oyuncularına sadece ne yapmaları gerektiğini söylüyor fakat nasıl yapılacağı konusunda onları serbest bırakıyordu. Sınava hazırlan. İster okuyarak, ister not alarak…Üçgen de bunu öngörüyor: Sınırsız özgürlük… Vazgeçme. Bu akışkan düzende illa ki rakibin bir boşluğunu yakalarsın. Yakalayana kadar devam et. Gediğin yeri önemli değil. Nasıl yakaladığının da…

Aslında ne kadar yabancıydı bu kavramlar Phil’e. Özgürlük… Çocukluğunda Phil’in lügatında bu kelimenin karşılığı yoktu. Özgürlük mü? ‘’Annemim bana verdiği ayetleri saatlerce okur, ezberlerdim. Neye yarayacağını bilmeden. Sadece söyleneni yapardım. Ailemin doğrularına itaat ederdim. Yine dualar, ayinler, ibadetler…’’

Serbestiden soyutlanmış bir yaşamın kararlı bir döngü içerisine girip kirlerinden arınması gibi bir şey bu. Yoksa özgürlük nedir bilmeyen bir adam oyuncularını nasıl böylesine serbest bırakabilir ki? Klişe devam edebilir miydi?

Koçları ikiye ayırıyor Phil. Bazıları çok kontrol-kolik. ‘’Ufak bir serbestinin otoritelerini sarsacağını düşünerek dikdatör gibi davranıyorlar. Oyunculara kendilerini düşünme fırsatı vermiyorlar. ‘’ Anladım. Sanırım aldığı molada üç hücum sonraki seti çizen koçlardan bahsediyorsun Phil.

‘’Kimileri de özgürlüğü abartıyor. Güçlü olana imtiyaz verip diğerlerine aynı şansı tanımıyorlar. Ayrımcılık düşünebileceğim son şey olmalı’’

Dönemin Indiana Üniversitesi koçu Bobby Knight, Phil Jackson’ı eleştiriyor. ‘’Kolejde oyuncularınız size itaat ediyor. NBA’de ise aşırı serbestlik var. Bu sebeple NBA’de asla koçluk yapamam.’’

Phil Jackson’ın cevabı manidar. ‘’Ben başıboş bırakmıyorum.’’ Özgürce davranıyorlar. Ama varlığımdan da haberdarlar. Bunun tarifi; görünmez güç uygulaması…


Taktik 3: His kulağını açık tut. Tıkama o duvarı.

Dennis Rodman denince aklınıza ne gelir? Kavga? Gürültü? Teknik faul? Piercing küpeler?

Phil Jackson ‘’sicili bozuk’’ tabirini dünya üzerinde belki de en iyi niteleyen kişi olan Rodman’ı 90’lı yılların ortasında Bulls’a getirmeye karar verdi. Evet, yanlış duymadınız. Rodman’ı…

Düşüncesini dönemin Bulls yöneticisi Jerry Krause ile paylaştığında pek ılımlı bir yanıt almadı Phil. ‘’Emin misin? Bak Rodman’dan bahsediyoruz?’’ Phil Jackson’a göre Rodman çok iyi bir savunmacı, koçluk yaptığı en atlet oyuncu ve kafasını oyununa verdiği taktirde gerçek bir yıldız olma adayı. Fakat hırsını konsantrasyona değil de öfkeye çevirdiği için potansiyelinin altında kalıyor.

Fikri kabul gördü ve Rodman’ı Chicago’ya getirdi. Felsefesinin bir parçası olan savunma sertliğinin ateşleyicisi olacaktı Rodman ona göre. Riski de beraberinde getirerek…

Rodman pek parlak bir başlangıç yapmadı. Sakatlıklar, maç içerisinde yetkililerden birine kafa atmalar… Bildiğini okudu. Fakat Phil Jackson onu sistemin içerisine yedirmeyi başardı. Dizginledi. Rodman’a kendi tabiriyle ‘öfkesiz saldırgan olabilmeyi’ öğretti. Sahip olduğu vasıfları doğru yere kanalize ederek oyuncusunun verimliliğini artırdı. Hatta onu hücumun bir parçası haline getirdi. Evet, Detroit dönemlerinde maç başına 18 ribaund ortalamayla oynayıp hücumda hiçbir varlık gösteremeyen Dennis Rodman’ı… Chicago’ya gelmeden önce asist ortalamaları 1.5 – 2 marjında seyrederken Bulls’da bu rakam 3’ü gördü.

'‘Rodman’dan adam olur’ fikri nasıl bir hissiyattır bilmiyorum ama Phil hislerinin yol göstericisi olduğuna inanmakla iyi etti. Rodman’ın rotasyona dahil edildiği 1995/96 sezonunda 72-10’luk derece elde ederek NBA rekoru kırdılar ve finalde Seattle’ı yenerek şampiyon oldular. Kariyeri çalkantılarla geçmiş bir oyuncuyu tarihi başarının bir parçası yaptı Phil. Hem de sinekten yağ çıkararak…

Taktik 4: Zen’i uygula

Dini maneviyatın ve ihtiyacı olan özgürlüğün bileşimi olarak tanımladığı Zen’i basketbola uyarlamayı başardı Phil. ‘Kusursuz farkındalık’ adını verdiği ‘yaşanılan ana konsantre olabilmeyi’ öğretti oyuncularına. Üçgen de bunu gerektiriyordu.


Saha içinde yaşananları kesintisiz seyretmek…Akışı izlemek ve kendini o akışa kaptırmayı bilmek… Phil’e göre oyuncu kafasını gereksiz şeylerle meşgul etmemeli. Berrak zihin çok önemli. Konsantrasyon’un aşırı yoğunlaşma ile alakalı olmadığını bunun kusursuz bir ‘farkındalık’ ile sağlanabileceğini düşündü.

Knicks’de forma giyerken bir anısını anlatıyor Phil. Bench’te Nate Bowman’la şakalaşıyorduk. Koç Red Holzman beni fark etti ve yanıma geldi. Kaç dakika var diye sordu. Maçın bitimine 1 dakika, 24 saniye var diyecekken lafı ağzıma tıkadı.

‘’Hayır, 24 saniyenin bitimine ne kadar?’’

‘’Bilmiyorum! ’’

Holzman’ın ne demek istediğini anlamıştı Phil. Kusursuz farkındalık işte bu. Kenarda beklesen bile oyunun içerisinde kalmayı başarabilmek. Bağlantıyı koparmamak.

Yazıda Shaq, Kobe ve nice büyük isimden bahsetmedim. Jordan gibi NBA’in globalleşmesini sağlayan ve şu an dünya basketbol tarihinin en baba oyuncusu olarak kabul gören birini ‘’takımın bir parçası’’ yapabilmek Zenmaster'ı tanımlamak adına en etkileyicisiydi. ‘’Kolektivite’’ üzerine temellendirdiği stratejisini 4 taktikle hayata geçiren Phil, 6 şampiyonluk kazandırdığı Bulls’u dönemin en başarılı ve belki daha önemlisi en saygın takımlarından biri yapmayı başardı. Sanırım, vizyonumuz da buydu.

Bir küçük çocuk edasıyla Phil’e sormak isterdim.

‘’Bana nasıl dahiyane olduğunu anlatsana Phil. Kısaca özetle. İstersen iki cümleyle.’’

‘’Tut elimi evlat. Sana bir film göstereceğim.’’

Hiç yorum yok: