Aslında Fifa 11 için ayrıntılı bir inceleme yazmayı planlamıştım fakat bloga son bir haftadır post girilmemesinden de anlaşılacağı gibi yeni sezon tahmin ettiğimden daha büyük bir yoğunluk getirdi hayatıma. Bu ağır tempo vize sınavlarının da araya girmesiyle sanırım bayrama kadar sürecek ve sonrasında bir terslik olmazsa Nba-Oyun üzerinden daha güncel şekilde devam edeceğiz. Fifa 11 için daha geç olmadan, şimdilik temel başlıklar halinde araya yer yer Pes’i de sıkıştırarak bir şeyler karalayalım, boş geçmeyelim.
Farklılıklar, keskin hatlar
İnternete düşen ilk teaser trailer’lardan deneme aşamasına kadarki süreç bize şunu gösterdi: İki firma sonuca gidebilmek için kendilerine iki farklı yol haritası seçmiş. Konami oyunun temposunu ağırlaştırarak, taktikleri revize ederek ve overall farklarını asgariye indirerek Pes’i simüle etmiş. Ea Sports ise konsoldaki başarılı oyun mekaniklerini ve grafiklerini PC’ye port etmekle yetinip, üzerine aslında çok fazla rötuş koyma gereği de duymadan müşteri tatminini sağlamayı başarmış ve o ‘arcade’ tadını bozmamış. Bundan 3 yıl önce Pes ve Fifa arasında bir tercih yapmamız istenseydi kıstasımız; grafik, yapay zeka, oyuncu modellemeleri gibi biraz teknik ama görselden hallice konular olabilirdi. Fakat şimdi (firmalar arasında söz konusu detaylarda birbirlerine açık ara yapacak kadar fark olmadığını da düşünürsek) Pes’teki temel ayrıntıların biraz daha gerçeğe yakınsanmasıyla (düşük tempo - ağır kontroller - sonuca daha fazla etki eden, alternatifi bol taktik ekranı) oyun içi simülatif değerlerin artması ve Fifa’nın alışıla geldik arcade havasını devam ettirmesi tüketici tercihlerini artık ‘Simülasyon mu? Arcade mi’ bazlı kılmaya başladı ve firmalar bulundukları güzargahtan sapmazlarsa bu hat zamanla daha fazla keskinleşecek.
(1)Pes’in pas ve şutun yönünü/şiddetini ayarlamamıza izin veren yeni top kullanma sistemi verilebilecek simülatif (gerçekçi) örneklerden sadece biri. Fifa’da pasın hızını ayarlayabilsek bile herhangi bir yön tuşuna bastığınız vakit top otomatikman o bölgeye en yakın pozisyondaki takım arkadaşınıza doğru yönleniyor.(2) Pes’in taktik evremi daha derin ve bu taktiklerin oyuna etki derecesi daha fazla.(3) Fifa’da oyunun temposu çok hızlı, arka arkaya yapacağınız 3 basit pasla rakip kaleye gidebilmeniz mümkün ve kontrol mekanizması bu sisteme entegre biçimde basit. Pes’de ise bırakın 3 pasla gole gitmeyi, savunmadan stoperlerle ileri çıkıp oyun kurarken bile zorlanıyorsunuz.
Bunları Fifa’yı kötülemek yada Pes’i göklere çıkarmak için yazmadım (Bu yılki tercihimin Fifa olduğunu da belirtmiştim). Amacım sadece bu sene iyice keskinleşen simülasyon-arcade bazlı farklılıkları ön plana çıkarmak. Konami’nin yaptığı yenilikler Pes’le Fifa’yı çok farklı iki yola soktu ve tüketici tercihlerini ‘görsel bazlı’ olmaktan çıkardı. Benim gibi yüksek tempo, süratli oyun ve daha basit oyun kontrollerine alışkın bünyelerin adresi Fifa olacak. Teknik/taktik anlamda daha fazla insiyatif isteyen, alışabilmek için hayli sabır isteyen yeni kontrollere uyum sağlayabilen ve en önemlisi oyunda derinlik arayanların adresi ise Pes 11…
Yapay zekalar oyun tiplerine uygun entegre edilmiş mi?
Pes incelemesi blogda mevcut. Üzerine ilave yapmak gerekirse; Konami’nin bu yeni düzeni bir üst seviyeye çıkarabilmek için yapması gereken ilk şey; yapay zekayı geliştirmek olabilir. Özellikle futbolcular arasındaki hareket senkron problemi çok can sıkıcı. Bir kanat oyuncusu topla son çizgiye inip meşin yuvarlağı içeri kestiğinde genelde hava topuna çıkacak bir takım arkadaşımız olmuyor ceza sahası içerisinde, oldukça ağır kalıyorlar. Bir de top player seviyesinde oynuyorsanız düştüğünüz ofsayt pozisyonlarının sayısındaki artışı mutlaka fark etmişsinizdir. Bu CPU tarafından yönlendirilen rakip defansın savunma başarısı mıdır yoksa bizim ileri uç elemanlarının yapay geri zekalılığı mıdır, tartışılır ama bence ikincisi. (Kornerden gelen topun ribaundunu alıp meşin yuvarlağı ikinci kez içeri kestiğimde 3-4 oyuncum her seferinde rakip savunma hattının 3-4 metre gerisinde ofsayta düşüyorsa bunun başka açıklaması olamaz.)
Fifa’da yapay zeka çok abartı seviyelerde. Neredeyse tüm oyuncular sistem tarafından ‘’geriye oynamak yasak’’ şeklinde programlandırılmış. Ne kadar baskı yaparsanız yapın mutlaka topu kullanacak bir boşluk, bir alternatif buluyorlar ve bunu da sıfır hatayla yapıyorlar. Pres sistemine alışmak da bir o kadar zor. Koşu halinde topa müdahale etmeye kalktığımız vakit rakip oyuncunun dönüş, çalım ve fake hareketlerine karşı bizim oyuncumuz aynı hızda reaksiyon veremiyor ve çabuk ekarte oluyor.
Fifa maç ambiansı hususunda Pes’den birkaç adım ötede. Türk takımlarının maçlarında tribünlerden gelen ‘’Saldırın saldırın, bu taraftar için saldırın’’ tezahüratları, taraftarın üst üste yapılan paslara ‘’oooley ooleey’ çekmesi ve staddan yapılan ‘’Sahaya yabancı madde atılması yasaktır vb.’’ türkçe anonslar ortama ayrı bir renk katıyor.
Turnuva - oyun modları
Şampiyonlar ligi ve bu yıl seriye eklenen Copa Libertadores, Pes’i ayakta tutan iki temel direk olarak görünürken bunun yanında hem lig sayısının azlığı hem de takımların bir çoğunun isim haklarının alınamamış olması aynı ölçüde Konami’nin elini zayıflatıyor. Fifa 31 farklı lig artı kupa seçeneği ile tamamı lisanslı kulüp takımlarıyla kuşkusuz kullanıcılarına daha fazla alternatif sunuyor.
Buna karşın Fifa için oyun modlarında aynı şeyi söylemek zor. Pes’teki ‘become a legend’ gibi kendi oyuncumuzu yaratıp sıfırdan kariyer yaptığımız ‘Be a pro’ modu ‘Önce oyuncunu oluştur, reserve takımla kariyerine başla, maçlardan kazandığın experience puanları ile özelliklerini geliştir ve milli takıma kadar yürü’ şeklinde bir zincir izliyor. Açık konuşmak gerekirse; sırf saçma puanlama ve hedef sisteminden ötürü bu moda bir türlü ısınamadım. Henüz sahaya çıktığınız ilk maçta ‘2 gol at, maçı kazan, 8.0 ortalama tuttur’ şeklinde bir hedef tahtası çıkınca önünüze ister istemez ‘’Daha bismillah demedik abi, dur bakalım ne 2 golü’’ aforizması yaşıyorsunuz ve saha içindeki aptal puanlama sistemini de görünce bu travma katlanarak büyüyor. Takım arkadaşınıza attığınız akıllı ve şık bir ara pası, sırf arkadaşınız o bölgeye hareketlenmeyi akıl edemediği için heba olup hanenize pas hatası şeklinde yansıyabiliyor. Rakip kale önünde yaptığınız göstermelik baskıdan da ‘good defence’ puanı alabiliyorsunuz. Ayrıca birçok oyuncunun A takımdaki fiziksel görüntüsüyle reserve takımdaki fiziksel görüntüsü birbirlerinden farklı. Hakan Arıkan A takımda bildiğimiz sarı, uzun saçlarıyla bizleri selam ederken, reserve takımdaki Hakan Arıkan siyah, 3 numara saç modeliyle çıkıyor karşımıza.
Konsola var da bize yok mu?
Ea Sports sonunda PC oyuncularına kıyak geçerek gönülleri fethetti ama bazı özel oyun modlarını sadece konsola çıkararak yine PC’ye bir nevi üvey evlat muamelesi yaptı. Be a goalkeeper (Kaleci olup kariyer yapma), Creation center (İnternet üzerinden yeni oyuncular/takımlar yaratma, mevcut isimleri editleme ve bunları arkadaşlarımızla paylaşabilme), Improved celebration (Geliştirilmiş gol sevinçleri) opsiyonları PC’de yok. ‘Be a pro’ ve yine fazla detay içermeyen, güdük Manager modu var elimizde.
Hareket stilizasyonları
Pes’in bu yıl geliştirdiği bağlı çalım sistemi, geniş repertuarı ve kombine edilebilirliği ile beğenimi kazandı ama futbolcuların oyun içi hareket dinamikleri hala tekdüze. Topu ayağına alan her oyuncu kambur gibi yürüyor. Kale vuruşu sonrası hava topuna çıkmaya hazırlanan (!) iki rakip oyuncu pozisyon alma, yer kapma atraksiyonlarında bulunmak yerine oklava yutmuş gibi oldukları yerde bekliyor. İkili mücadelelerdeki itiş-kakışlar çok yapay. Bir de oyunun temposunu düşürme ve Messi’yle herkesi çalıma dizip gole gitmeyi önleme hususunda defansın elini gereğinden fazla kuvvetlendirmiş Japon arkadaşlar. Evet, topsuz koşu yapan bir oyuncu topla dribbling halindeki oyuncuya göre daha hızlı hareket eder, bunu biliyorum. Ama kaleciyle başbaşa kalan Bobo’yla gole giderken Servet’in 5-6 metre arkamdan gelip kayarak topu benden alması da biraz saçma oluyor. Ne Bobo o kadar ağır kalır ne de Servet o kadar hızlı.
Fifa’da ise temasa dayalı, ikili mücadeleler (omuz omuza tokuşmalar, uzuv hareketleri) daha gerçekçi. Ayrıca bu mücadelelerde oyuncuların çabukluk, dayanıklılık, çeviklik vb. özellikleri profillerine uygun biçimde entegre edilerek sahaya yansıtılmış. Guti’nin ikinci yarıda yaşadığı yorgunluğun da etkisiyle girdiği ikili mücadelelerin çoğunu kaybetmesi, İbrahim Üzülmez’in topu soluna çekmeden doğru düzgün bir orta kesememesi, Xavi’nin tıpkı ekranda olduğu gibi savunma arkasına gönderdiği ölümcül ara paslar, Rooney’nin omuz omuza girdiği mücadelelerde rakiplerini ezip geçmesi gibi…
Sonuç
Elimizde artık daha keskin hatlarla birbirinden ayrılan 2 oyun var. Ben biraz alışkanlıklar biraz da Konami’nin yeni kontrollerine ısınamamış olmamdan ötürü Fifa’yı tercih ediyorum ama bu kesinlikle Pes’i daha kötü yapmıyor. Forumlarda Fifa vs. Pes başlıkları açıp iki oyunu birbirine kırdırmaya çalışan bünyelere söyleyebileceğim tek şey; ‘’Hangi tarz hoşunuza gidiyorsa onu tercih edin. Bunu da Xbox-Ps3 olayına döndürmeyin’’.
1 yorum:
Bilgi için sagol
Yorum Gönder