7 Ekim 2011 Cuma
Hi! I’m Walden Schmidt. I will grow up!!!
(Dizinin 9. sezonuna dair hafif spoiler içerir)
Hatırlarsak Charlie Sheen alkol tedavisi görmek için yapımcılardan izin alıp, that darn priest bölümünden sonra 8. sezonun kalan kısmını iptal ettirmiş ve çekimi yapılmayan bölümler için diğer oyuncuların uğrayacağı zararı tazmin edeceğini söyleyerek inzivaya çekilmişti. Sonra ne olduysa dizinin yapımcılarıyla aralarında başlayan absürd söz düellosu, ödenen ücreti az bulması, bir porno yıldızıyla beraber tatile çıkarken görüntülenmesi ve son olarak Warner Bros’u mahkemeyle tehdit edip aba altından sopa göstermesi derken Charlie’nin ipi çekildi. (Kim haklı kim haksız, orasını bilmiyorum. Husumetin basına yansıyan kadarı bile fazlasıyla iğreti.) Normalde 8 yıllık bir yapımın en tepesindeki adamı aşağı indiriyorsan o dizi orada biter. Ama mevcut kapital düzende bu kadar yüksek reytingler getiren bir diziyi bitirmek de kolay karar değil. Chuck Lorre da farkındaydı, bir süre sonra Ashton Kutcher duyuruldu.
Yer yüzünde hangi oyuncuyu getirirsen getir, onu Charlie Harper'ın koltuğuna oturtamazsın, aynı keyfi vermez. Charlie Sheen’nin ‘yeri doldurulamayacak tiyatral kalitesiyle’ ilgisi yok tabii bunun, tamamen göz aşinalığı. Yoksa dizi sıfırdan başlasa bin tane Charlie Harper bulursun. Ana karakterin ölmüş, hikaye onun üzerine kurulu olduğu için senaryoyu revize etme şansın da yok. Ee, o zaman yapacağın şey belli; popüler, kitlesi olan bir ekran yüzünü farklı bir rolde diziye monte etmek. Chuck Lorre en makul olanını yaptı.
Dizi nasıl gidiyor?
Üç bölümü geride bırakmışken dizinin üzülerek two and a half men olmaktan çıktığını söyleyebilirim. Bunun da iki sebebi var. Birincisi; bu dizi çapkın abi Charlie ile tertipli ve düzenli bir hayatı olsun isteyen kardeş Alan’ın iki farklı uç noktada birleşen hayatlarının, fikir anlayışlarının yarattığı kargaşa ile yarım adam Jack’in bu karma tandemden kendi kişiliğini oluşturma gayretinden besleniyordu. Charlie’yi puzzle’ın içinden çekince Alan yalnız ve didişecek kimsesi kalmamış, Jack de 9*3’te görüldüğü gibi resmen bir figüran haline getirilmiş durumda. Yani Charlie bu dizide bir Quaresma değil, bir Alex’ti. Sadece tek başına oynamıyor, oyunuyla yanındaki arkadaşlarının performansını da bir kademe yukarı çekiyordu. İkincisi; bu dizide Coupling’deki gibi 1. dakikadan son ana kadar yazılmış organize bir olay örgüsü yok. Diziye güzellik katan, cilalayan unsur her zaman Charlie ile Alan’ın spontane biçimde birbirlerine laf sokmaları, yer yer bel altı vurmaları olmuştur. Şimdiyse Charlie’siz Alan, Hacivat'sız Karagöz olmuş.
Hi! I’m Walden. I will grow up!!!
Walden, Charlie’nin tam tersi bir karakter. Charlie ne kadar zeki, ne kadar çapkınsa, Walden da bir o kadar aptal ve eşine, evliliğine bağlı bir adam(!) Yapımcıların bu kadar mütevazi bir karakter yaratmaları başta biraz saçma gelebilir ama dizinin dinamiklerini bozmamak adına bence doğru olan yapılmış. Çünkü two and a half men’in yapısında her zaman bir uç karakter (Charlie) ile bir dengeleyici (Alan) vardı. Charlie yer, içer, sıçar Alan da özellikle Jack kötü etkilenmesin diye sürekli iyi baba rolünü oynardı. Kağıt üzerinde Ashton Kutcher’ın ana rolde olması bekleniyordu. Fakat onun uç karakter olarak diziye montajının hali hazırda twitter’ın en fazla takip edilen ünlülerinden biri olması ve sahip olduğu populariteyle Jon Cryer’ı ezme ihtimalinden endişe duyulmuş olacak ki; kendisine daha sade bir rol biçilmiş. Keza alkol ve kadın düşkünü bir Walden bu diziyi gereğinden fazla domine ederdi. Fikir başından beri şuydu; Walden figüran da olsa kazandırır, biz Alan’ı kaybetmeyelim.
Ha Alan elbette o koltukta Charlie gibi çapkınlık yapıp bizi gönül maceralarıyla eğlendirerek oturmayacak. Onu tatlı cimriliğiyle, ufak düzenbazlıklarıyla sevdik, yine o yoldan yürüyecek. Evini Walden’a sattı, gidecek yeri yok, yine numarasını yapıp kendisini acındırarak eski evinde kalmaya çalışacak. Hatta ilerleyen bölümlerde Walden’ın saflığından yararlanıp belki onu didiklemeye başlayacak. Zaten hatırlarsınız, Charlie Sheen’in 8. sezonun ortalarında ayakta duracak hali yokken Alan ev ahalisinden para düdükleyip milleti faiz vaatleriyle kazıklamaya başlamıştı. Chuck Lorre zaten onu bu günler için hazırlıyor gibiydi.
Dizinin geleceği
Eskisi kadar komik gelmiyor. Bence dizideki keyfi artırmak için yan karakterler daha fazla ön plana çıkmalı. Sekiz sezondur izliyorum, genelde en komik bölümler Berta ve Evely Harper’ın ön plana çıktığı bölümler olmuştur. Bu iki karakter biraz daha dizinin içine girmeli. Bu dizideki en kral adamlarımdan Herb de olabilir bu. Hatta eczacı Russell da.
Walden son derece karizmatik adam. Alan, Walden’la takılıp bir yancı edasıyla kızları ağına düşürerek bize Charlie’den esintiler sunabilir. Ya da Judith’in son bölümde Walden’a asıldığını gören Alan kıskançlık krizine girip Herb’le iş birliği yaparak yeni ev sahibinin altını oyabilir. Ya da atıyorum dışarıdan Walden’ın bir akrabası (mesela kuzeni) gelip bir süreliğine eve yerleşerek ortama renk katabilir, zira Walden dizide tek başına çok yalın duruyor. Charlie’nin yokluğu o evde tek bir adamın gelmesiyle dolacak iş değildi. Berta’nın taşınması da iyi oldu. Alan’la yapacağı oda savaşı fazlasıyla keyif verecektir. Balkon güzeli Rose’u da bir yerden hikayenin içerisine yedirmek lazım, fazlasıyla değerli bir karakter.
Kafada senaryo çok, dizinin temposunu/ivmesini kaybettiği su götürmez ama tekrar hareketlendirmek adına elde yapılacak çok malzeme var. Bundan sonrası yapımcıların işi. Dizi farklı bir dizi haline gelse de ortaya yaratıcı bir şeyler sunulması durumunda ekrana farklı bir gözle bakıp yine takip etmeye devam ederiz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder