16 Mart 2011 Çarşamba

Schuster'in İstifası



Del Bosque, Aragones, Schuster... Hiçbiri kötü teknik adamlar değil ama hepsi marka antrenörün her zaman doğru antrenör olmadığını realize eden örnekler. Schuster Türkiye'ye geldiğinde hücum futbolu oynayan, sahada yaptıklarıyla keyif veren daha batılı bir Beşiktaş yaratacağını söylemişti, hatırlayın. Peki ne oldu? Projesini hayata geçiremeden 25. haftada defteri kapattı. Başarısızlığın faturasını da bize çıkardı: ''Burada 60'ların futbolu oynanıyor''.


Her teknik direktörün kendine has meziyetleri vardır ve bana göre bunların en önemlisi; maç içerisinde yapacağı hamlelerle oyuna etki edebilmesidir. Siz Schuster'in bu sezon saha kenarından yaptığı bir oyuncu değişikliğiyle yada bir taktiksel hamleyle Beşiktaş'a maç kazandırdığını hatırlıyor musunuz? Ya da Schuster'in ligdeki diğer 17 takımı iyi tanıdığını ve buna göre her maç öncesi rakiplerine özgü bir plan, bir formül geliştirebildiğini, bir B planı olduğunu iddia edebilir misiniz? Ben bugün Anadolu kulüplerini bir kenara bırakın, Kiev maçındaki Erhan-Ernst değişikliğinden sonra Schuster'in Beşiktaş'ı nasıl tanıdığından bile şüpheliyim.


Kulübedeki negatif vücut dili, taraftar ve oyuncularıyla her geçen gün kötüye giden ilişkileri, gidişatı düzeltmek için hiçbir çaba ve özveride bulunmaması, rotasyon yapacağım diye tamamen gözden çıkardığı Ferrari'yi damdan düşer gibi Fenerbahçe ve Kiev maçlarında sahaya sürüp, son zamanlarda sürekli 10 kişi tamamladıkları Fenerbahçe derbisine yedek stoper götürmemesi, 0-0 giden maçta Ernst'i son 30 saniye kala oyuna sokması gibi absürd tavırları da cabası. Mete Düren'in şu tablo karşısında ''Yeterki o bizi bırakmasın'' sözünü nasıl hayretle karşıladıysam, Beşiktaş yönetiminin yine o dönem Schuster'in bu tembelliği ve vurdum duymazlığına rağmen bu hocayla gelecek planları kurmasına da hiçbir anlam veremedim, veremiyorum.


Takım Tayfur Hoca'nın


Beşiktaş'ın sezonun geri kalan kısmında ortaya koyacağı performans ne olursa olsun bu Tayfur Havutçu'nun başarı yada başarısızlığı konusunda belirleyici olmayacak. Kazanılacak bir Türkiye kupası Havutçu'ya bir miktar kredi kazandırabilir ancak uzun vadede kendisinin bu kadar yıldızı, egoyu idare edebilecek biri olduğunu düşünmüyorum. Önümüzdeki yaz gelecek hocanın yerli yada yabancı olması önemli değil lakin şu saatten sonra lütfen Daum, Lucescu, Mustafa Denizli muhabbetlerini bırakalım. Mustafa Hoca'nın antrenörlüğünü konuşmak elbet benim haddim değil ama Denizli seneye bu takımın başına geçerse bu apaçık -dünya kulübü olma yolunda ilerliyoruz diyen- Beşiktaş yönetiminin vizyonsuzluğunu gösterir.

Hiç yorum yok: