Siyaset ve diplomatik ilişkilerin hayatın birçok diliminde olduğu gibi oyun dünyasını etkilediklerine sıklıkla şahit olduk. Cod: Mw2’deki ‘No Russians’ bölümüne tepki gösteren ve o kısmın oyundan çıkarılmasını isteyen Rus hükümeti aklıma gelen ilk örnek. Zamanında ikinci dünya savaşı temalı birçok yapıma malzeme olan ve her seferinde sırtlarına ‘loser’ etiketi vurulan Almanlar, Cod: Black Ops’a kısmi sansür uyguladı. Amerika’da da Medal of Honor’ın multi player modundaki Taliban ibaresi ‘’Taliban kimliği taşıyan hiç kimse Abd askerini hedef alamaz’’ gerekçesiyle törpülendi, opposing force oldu.
Şimdiye kadar Türk kimliğini, toprağını, tarihini, zihniyetini temel alan bir yapım olmadığı için bu konuda yapacağım yorumlar ‘’Davulun sesi uzaktan hoş gelir’’ şeklinde bir algı yaratabilir fakat tüm empati kurma gayretime ve milletler arası siyasi hassasiyetleri gözetme inancıma rağmen Birleşik Devletler’in Taliban’a karşı göstermiş olduğu salt ‘’isim bazlı’’ reaksiyonu henüz anlayabilmiş değilim. Taliban ismine bir şekilde kılıf uydurulması gündemdeydi, uyduruldu. Fakat bu adamlar yine aynı silahlarla, aynı kılık-kıyafet, donanımla ve yine kendi (Afgan) topraklarında Amerikan ordusuna karşı cenk ediyorlar ve biz onların hangi güruhu, hangi milleti temsil ettiklerini biliyoruz. Söz konusu organizma ismen farklı olup şeklen aynı kaldıktan sonra neticenin ‘’Bizi Taliban vurmadı da Opposing force vurduya’’ bağlanması Fox News’e kadar sirayet eden bu karşıt tutumları şahsen benim gözümde değersiz kılıyor.
Fikrine itibar ettiğim birkaç arkadaşım ‘’Ya bir tarafta Türkler, diğer tarafta Pkk olsaydı bizim tavrımız ne olurdu?’’ minvalinde yorumlar yaptı. Peki ben de soruyu şöyle değiştireyim: Mehmetçik ile Pkk arasında Kuzey Irak’ta geçen bir savaş ele alınsa ve geliştirici firma daha sonra gelen tepkiler üzerine Pkk ismini opposing force olarak değiştirse bizim tavrımız Abd gibi yumuşar mı? Ya da Mavi Marmara isimli gemide sivil – asker karışık bir Türk grubuyla yola çıkıp Gazze’ye yardım götürsek ve yolumuz İsrail askerleri tarafından değil de X timleri tarafından kesilse ve oyunun multiplayer modunda İsrail askerlerinin yerine ‘X timleri’ olsa bu değişim bizim için bir önem ifade eder mi? Yine tepki koymaz mıyız? Tarafımızdan oyunun iptali talep edilmez mi? Kurgu yada konu üzerinde radikal bir değişiklik yapılmadığı sürece isimlerin değişmesi bu kadar mı önemli?
Neyse, Siyasetten oyuna…
Senaryoyu bilmeyeniniz yoktur. Medal of Honor'da Afgan topraklarında Birleşik Devletler’e ait gizli operasyonlara tabii, eğitimli (!) Tier 1 grubuna mensup askerlere hayat veriyoruz. Hikayeyi ilk okuduğumda Abd’nin söz konusu bölge stratejisi ve mensubu olduğumuz timin özellikleri doğrultusunda politik mesajların ağırlıkta olduğu, daha ince-detaylı ve taktiksel ağırlıklı bir görev zinciri bekliyordum ama elimizde damıtılmamış bir aksiyon ve yine Abd’yi winner ilan eden bir oyun var. MoH bir askerin 12 aylık operasyon macerasının 2 aylık kısmını ele alan kısa bir günlük gibi. Oyunu bitirip final video’sunu seyrederken zihninizde‘’Ulan ne oldu şimdi? Ben bu işten bir bok anlamadım’’ şeklinde bir soru vuku bulduysa altında başka gerekçe aramayın. Tepede bir general, altında ona bağlı bir rütbeli ve onun altında da rütbelinin yönettiği merkezden emirler alan askerlerden kurulu bir hiyerarşik düzen var. Açılışta 'Tariq’i bul' şeklinde bir görev veriliyor, ardından bu yan görevimsiler benzeri talimatlarla devam ediyor ve finale yaklaşırken aslında bu görevlerin ana senaryonun muhteviyatına dair dişe dokunur bir detay içermediğini, sadece aksiyonu artırmak ve campaign modunun ömrünü uzatmaktan başka bir işe yaramadığını öğreniyoruz.
İşte o meşhur sakallı dede
Tier 1 gizli operasyonları yürütmek için özel eğitilmiş askerlerden kurulu bir ekipse Electronic Arts’tan bir yetkili çıkıp bu askerlerin nasıl her operasyon sırasında pusuya düşmeyi becerebildiklerini, neden 1 metrelik kayanın üzerine tırmanamayacak kadar basiretsiz olduklarını ve ilerleyiş esnasında engebeli arazileri kullanıp kendilerini kamufle etmeleri gerekirken neden düşmana görünmek istiyormuşçasına yolu ortalayarak yürüdüklerini açıklasın! Tier 1 gibi her açıdan donanımlı bir askeri timin kağıt üzerindeki nitel avantajlarını bir takım taktiksel becerilerle birleştirip daha çok gizliliğe ve taarruza dayalı bir oyun çıkarmak varken bu timi geri zekalı hüviyetine sokup sürekli pusuya düşürerek bizi sürekli savunma yapmak zorunda bırakan ve arzu ettikleri aksiyonu/ hareketliliği bu yolla sağlamaya çalışan yapımcılara diyecek söz bulamıyorum. Hani madem bunu yapıyorsunuz bari özgün davranın. Rabbit’le sakallı dayı Dusty’nin birlikte ilerlediği bölümleri oynarken birçoğunuz muhakkak CoD: Mw2’de Captain Price’la birlikte yol aldığımız bölümlere dair bir flash back yaşamıştır. ‘’Dur, hareket etme. Şimdi move move’’ tümcelerinden tutun da bir yükseltiye çıkarken yaşlı kurtun bizi eliyle yukarı çekmeye çalışmasına kadar birçok detay copy-paste yapılmış. Mw2’deki kar motoruyla kaçış sahnelerinin yerini de burada Atv ile yapılan kuru seyahatlar almış.
Afganistan gibi bir coğrafyada kalkıp kimsenin bir tank kullanmasını beklemiyorum. Fakat kullandığımız iki taşıtın (Atv ve helikopter) da oyuna bu kadar basit, detaydan yoksun, sırf oyunda bir-iki araç olsun mantığıyla entegre edilmesi sinir bozucu. Atv’yi sadece bir yerden başka bir bölgeye geçerken kullanıyoruz ve üzerindeyken silah kullanamıyoruz. Helikopter üzerinde de kontrol yetkimiz yok, sadece hedef belirleyip ateş edebiliyoruz, hepsi bu.
Resimdeki arkadaş beni göremiyor. Neden? Çünkü bende gece görüşü var, onda yok. Peki gözü görmeyen arkadaşın orada hala işi ne?
Yapay zeka hem Tier 1 askerleri hem de Taliban cephesinde yerleri öpüyor. Karşımıza çıkan düşmanların yüzde 90’ı sürekli siper ardından ya da ağır makineli bir tesisatın arkasından ateş ettikleri için onlar için bir zeka tanımlaması yapabilir miyim bilmiyorum ama Tier 1’ın IQ seviyesi facia boyutlarda. Birkaç özel bölüm dışında takım arkadaşlarımız arasında gözle görülür bir iş bölümü yok, herkes başına buyruk hareket ediyor ve birçok görev biz olaya müdahil olmadığımız sürece çözülmüyor. Zaten MoH’da ayak işlerini yapmakla görevli bir köleden farksızız. ‘’Rabbit şuraya koştur, Rabbit bak şurada Rpg var onu indir, Rabbit bizi şu sniper’cıdan kurtar, Rabbit koordinatları belirle orayı bombalayalım vs.’’ Örneğin; karşımızda MMG Gunner’ın arkasından bize adeta mermi kusan bir düşman var ve o düşmanı her öldürdüğümde ağır makinelinin arkasına başka bir arkadaşı geçiyor. MMG Gunner yüksek bir tepenin ortasına konuşlandırılmış ve bu tepenin sağ ve solundan sürekli düşman çıkıyor. Bizim bulunduğumuz yer ise bu yükseltinin hemen altı, yani adamlar bize tepeden bakıyor ve benden bulunduğum düzlükteki kaya parçalarını kendime siper ederek tepedeki makineliyi kullanan düşmanı alt etmem isteniyor. Ben bir şekilde söz konusu arkadaşa kanalize oluyor, onu kolluyorum. Fakat bu sırada yükseltinin sağından ve solundan fırlayarak beni kıskaca alan diğer düşmanlar bana mermi yağdırıyor ve benim biricik Tier 1’im o elemanları vurup beni kollamak yerine ‘’Hadi şu herifi indir, acele et’’ minvalinde sinir bozucu laflar etmeye başlıyor ve takım oyunundan eşsiz pasajlar (!) sunuyor.
Afganistan’ın coğrafik betimlemesi hoşuma gitti. O yıkık dökük barakalar, dağlık engebeli araziler güzel çizilmiş. Yükseltinin arttığı bölgelerde dev kaya parçaları ve bu barakaların güvenlik/siper anlamında taktiksel birer öge haline gelmesi ve bu yapıların hasar alabilmesi de olaya hoş ve gerçekçi bir hava katmış. Her ne kadar koca bir barakanın yıkımından geriye sadece 2 taş parçası kalıyor olsa da… Bu arada haritanın büyük bölümünün görünmez duvarlarla çevrilmesi, bize özgürlük/ hareket serbestisi tanımaması ve sürekli sistemin işaret ettiği bölgeden yürümeye mahkum etmesi takvimler 2010'u gösterirken biraz abes kaçıyor.
Oyunda silah çeşitliliği tatmin edici ölçülerde. Mermimiz bittiğinde takım arkadaşlarından mermi talep edebildiğimiz için herhangi bir mühimmat sorunu yaşamanız imkansız. Hoşunuza giden bir silah varsa alıp oyunun büyük bir kısmında kullanabilirsiniz (Keza bazı görevlerde farklı askerlere hayat verdiğimiz için haliyle silahlar bölümden bölüme değişkenlik gösterebiliyor). MoH silah konusunda yeterli spesiyaliteye sahip ama düşmanların vurulmaya karşı gösterdikleri komik vücut tepkimeleri hesaba katıldığında bu ne kadar değerli bir artıdır, orası tartışılır.
MoH’ın övgüyle bahsedeceğimiz bir özelliği varsa o da kesinlikle sesleri. Çatışma esnasında askerlerin telaşı, bağrışmaları, silah sesleri ve yukarıdan gelen telsiz konuşmaları içinde bulunulan atmosfere canlılık katıyor. Bir de bu gerilimi tamamlayacak sağlam bir arka fon müziği olsaydı müthiş olurdu ama bunca zafiyetin arasında bu kadarı da yeterli.
Modern Warfare mi? Yürü, git işine
Mekan tasvirleri ve işitselleri dışında 'olmuş' diyebileceğimiz bir unsur barındırmayan bu oyunun ismi MoH olmasaydı beklentilerimi kısıp daha yumuşak ve aynı ölçüde yüzeysel bir değerlendirme yapabilirdim ama sırf ismiyle, geçmişiyle bile ciddi merak uyandıran bir yapım hazır WW2 konseptinden de kurtulmuşken bu kadar hayal kırıklığı yaratmamalıydı. Final sahnesinden anladığım kadarıyla yapımcılar Medal of Honor'ın devamını getirmeye kararlı. İnşallah eksiği gediği görüp daha sağlam bir devam oyunuyla çıkarlar karşımıza. Bir CoD kolay olunmuyor.
Mclaren
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder