29 Ekim 2010 Cuma

FIFA ve PES Üzerine Kısa Kısa



Aslında Fifa 11 için ayrıntılı bir inceleme yazmayı planlamıştım fakat bloga son bir haftadır post girilmemesinden de anlaşılacağı gibi yeni sezon tahmin ettiğimden daha büyük bir yoğunluk getirdi hayatıma. Bu ağır tempo vize sınavlarının da araya girmesiyle sanırım bayrama kadar sürecek ve sonrasında bir terslik olmazsa Nba-Oyun üzerinden daha güncel şekilde devam edeceğiz. Fifa 11 için daha geç olmadan, şimdilik temel başlıklar halinde araya yer yer Pes’i de sıkıştırarak bir şeyler karalayalım, boş geçmeyelim.


Farklılıklar, keskin hatlar

İnternete düşen ilk teaser trailer’lardan deneme aşamasına kadarki süreç bize şunu gösterdi: İki firma sonuca gidebilmek için kendilerine iki farklı yol haritası seçmiş. Konami oyunun temposunu ağırlaştırarak, taktikleri revize ederek ve overall farklarını asgariye indirerek Pes’i simüle etmiş. Ea Sports ise konsoldaki başarılı oyun mekaniklerini ve grafiklerini PC’ye port etmekle yetinip, üzerine aslında çok fazla rötuş koyma gereği de duymadan müşteri tatminini sağlamayı başarmış ve o ‘arcade’ tadını bozmamış. Bundan 3 yıl önce Pes ve Fifa arasında bir tercih yapmamız istenseydi kıstasımız; grafik, yapay zeka, oyuncu modellemeleri gibi biraz teknik ama görselden hallice konular olabilirdi. Fakat şimdi (firmalar arasında söz konusu detaylarda birbirlerine açık ara yapacak kadar fark olmadığını da düşünürsek) Pes’teki temel ayrıntıların biraz daha gerçeğe yakınsanmasıyla (düşük tempo - ağır kontroller - sonuca daha fazla etki eden, alternatifi bol taktik ekranı) oyun içi simülatif değerlerin artması ve Fifa’nın alışıla geldik arcade havasını devam ettirmesi tüketici tercihlerini artık ‘Simülasyon mu? Arcade mi’ bazlı kılmaya başladı ve firmalar bulundukları güzargahtan sapmazlarsa bu hat zamanla daha fazla keskinleşecek.

(1)Pes’in pas ve şutun yönünü/şiddetini ayarlamamıza izin veren yeni top kullanma sistemi verilebilecek simülatif (gerçekçi) örneklerden sadece biri. Fifa’da pasın hızını ayarlayabilsek bile herhangi bir yön tuşuna bastığınız vakit top otomatikman o bölgeye en yakın pozisyondaki takım arkadaşınıza doğru yönleniyor.(2) Pes’in taktik evremi daha derin ve bu taktiklerin oyuna etki derecesi daha fazla.(3) Fifa’da oyunun temposu çok hızlı, arka arkaya yapacağınız 3 basit pasla rakip kaleye gidebilmeniz mümkün ve kontrol mekanizması bu sisteme entegre biçimde basit. Pes’de ise bırakın 3 pasla gole gitmeyi, savunmadan stoperlerle ileri çıkıp oyun kurarken bile zorlanıyorsunuz.

Bunları Fifa’yı kötülemek yada Pes’i göklere çıkarmak için yazmadım (Bu yılki tercihimin Fifa olduğunu da belirtmiştim). Amacım sadece bu sene iyice keskinleşen simülasyon-arcade bazlı farklılıkları ön plana çıkarmak. Konami’nin yaptığı yenilikler Pes’le Fifa’yı çok farklı iki yola soktu ve tüketici tercihlerini ‘görsel bazlı’ olmaktan çıkardı. Benim gibi yüksek tempo, süratli oyun ve daha basit oyun kontrollerine alışkın bünyelerin adresi Fifa olacak. Teknik/taktik anlamda daha fazla insiyatif isteyen, alışabilmek için hayli sabır isteyen yeni kontrollere uyum sağlayabilen ve en önemlisi oyunda derinlik arayanların adresi ise Pes 11…


Yapay zekalar oyun tiplerine uygun entegre edilmiş mi?

Pes incelemesi blogda mevcut. Üzerine ilave yapmak gerekirse; Konami’nin bu yeni düzeni bir üst seviyeye çıkarabilmek için yapması gereken ilk şey; yapay zekayı geliştirmek olabilir. Özellikle futbolcular arasındaki hareket senkron problemi çok can sıkıcı. Bir kanat oyuncusu topla son çizgiye inip meşin yuvarlağı içeri kestiğinde genelde hava topuna çıkacak bir takım arkadaşımız olmuyor ceza sahası içerisinde, oldukça ağır kalıyorlar. Bir de top player seviyesinde oynuyorsanız düştüğünüz ofsayt pozisyonlarının sayısındaki artışı mutlaka fark etmişsinizdir. Bu CPU tarafından yönlendirilen rakip defansın savunma başarısı mıdır yoksa bizim ileri uç elemanlarının yapay geri zekalılığı mıdır, tartışılır ama bence ikincisi. (Kornerden gelen topun ribaundunu alıp meşin yuvarlağı ikinci kez içeri kestiğimde 3-4 oyuncum her seferinde rakip savunma hattının 3-4 metre gerisinde ofsayta düşüyorsa bunun başka açıklaması olamaz.)

Fifa’da yapay zeka çok abartı seviyelerde. Neredeyse tüm oyuncular sistem tarafından ‘’geriye oynamak yasak’’ şeklinde programlandırılmış. Ne kadar baskı yaparsanız yapın mutlaka topu kullanacak bir boşluk, bir alternatif buluyorlar ve bunu da sıfır hatayla yapıyorlar. Pres sistemine alışmak da bir o kadar zor. Koşu halinde topa müdahale etmeye kalktığımız vakit rakip oyuncunun dönüş, çalım ve fake hareketlerine karşı bizim oyuncumuz aynı hızda reaksiyon veremiyor ve çabuk ekarte oluyor.

Fifa maç ambiansı hususunda Pes’den birkaç adım ötede. Türk takımlarının maçlarında tribünlerden gelen ‘’Saldırın saldırın, bu taraftar için saldırın’’ tezahüratları, taraftarın üst üste yapılan paslara ‘’oooley ooleey’ çekmesi ve staddan yapılan ‘’Sahaya yabancı madde atılması yasaktır vb.’’ türkçe anonslar ortama ayrı bir renk katıyor.


Turnuva - oyun modları

Şampiyonlar ligi ve bu yıl seriye eklenen Copa Libertadores, Pes’i ayakta tutan iki temel direk olarak görünürken bunun yanında hem lig sayısının azlığı hem de takımların bir çoğunun isim haklarının alınamamış olması aynı ölçüde Konami’nin elini zayıflatıyor. Fifa 31 farklı lig artı kupa seçeneği ile tamamı lisanslı kulüp takımlarıyla kuşkusuz kullanıcılarına daha fazla alternatif sunuyor.

Buna karşın Fifa için oyun modlarında aynı şeyi söylemek zor. Pes’teki ‘become a legend’ gibi kendi oyuncumuzu yaratıp sıfırdan kariyer yaptığımız ‘Be a pro’ modu ‘Önce oyuncunu oluştur, reserve takımla kariyerine başla, maçlardan kazandığın experience puanları ile özelliklerini geliştir ve milli takıma kadar yürü’ şeklinde bir zincir izliyor. Açık konuşmak gerekirse; sırf saçma puanlama ve hedef sisteminden ötürü bu moda bir türlü ısınamadım. Henüz sahaya çıktığınız ilk maçta ‘2 gol at, maçı kazan, 8.0 ortalama tuttur’ şeklinde bir hedef tahtası çıkınca önünüze ister istemez ‘’Daha bismillah demedik abi, dur bakalım ne 2 golü’’ aforizması yaşıyorsunuz ve saha içindeki aptal puanlama sistemini de görünce bu travma katlanarak büyüyor. Takım arkadaşınıza attığınız akıllı ve şık bir ara pası, sırf arkadaşınız o bölgeye hareketlenmeyi akıl edemediği için heba olup hanenize pas hatası şeklinde yansıyabiliyor. Rakip kale önünde yaptığınız göstermelik baskıdan da ‘good defence’ puanı alabiliyorsunuz. Ayrıca birçok oyuncunun A takımdaki fiziksel görüntüsüyle reserve takımdaki fiziksel görüntüsü birbirlerinden farklı. Hakan Arıkan A takımda bildiğimiz sarı, uzun saçlarıyla bizleri selam ederken, reserve takımdaki Hakan Arıkan siyah, 3 numara saç modeliyle çıkıyor karşımıza.


Konsola var da bize yok mu?

Ea Sports sonunda PC oyuncularına kıyak geçerek gönülleri fethetti ama bazı özel oyun modlarını sadece konsola çıkararak yine PC’ye bir nevi üvey evlat muamelesi yaptı. Be a goalkeeper (Kaleci olup kariyer yapma), Creation center (İnternet üzerinden yeni oyuncular/takımlar yaratma, mevcut isimleri editleme ve bunları arkadaşlarımızla paylaşabilme), Improved celebration (Geliştirilmiş gol sevinçleri) opsiyonları PC’de yok. ‘Be a pro’ ve yine fazla detay içermeyen, güdük Manager modu var elimizde.


Hareket stilizasyonları

Pes’in bu yıl geliştirdiği bağlı çalım sistemi, geniş repertuarı ve kombine edilebilirliği ile beğenimi kazandı ama futbolcuların oyun içi hareket dinamikleri hala tekdüze. Topu ayağına alan her oyuncu kambur gibi yürüyor. Kale vuruşu sonrası hava topuna çıkmaya hazırlanan (!) iki rakip oyuncu pozisyon alma, yer kapma atraksiyonlarında bulunmak yerine oklava yutmuş gibi oldukları yerde bekliyor. İkili mücadelelerdeki itiş-kakışlar çok yapay. Bir de oyunun temposunu düşürme ve Messi’yle herkesi çalıma dizip gole gitmeyi önleme hususunda defansın elini gereğinden fazla kuvvetlendirmiş Japon arkadaşlar. Evet, topsuz koşu yapan bir oyuncu topla dribbling halindeki oyuncuya göre daha hızlı hareket eder, bunu biliyorum. Ama kaleciyle başbaşa kalan Bobo’yla gole giderken Servet’in 5-6 metre arkamdan gelip kayarak topu benden alması da biraz saçma oluyor. Ne Bobo o kadar ağır kalır ne de Servet o kadar hızlı.

Fifa’da ise temasa dayalı, ikili mücadeleler (omuz omuza tokuşmalar, uzuv hareketleri) daha gerçekçi. Ayrıca bu mücadelelerde oyuncuların çabukluk, dayanıklılık, çeviklik vb. özellikleri profillerine uygun biçimde entegre edilerek sahaya yansıtılmış. Guti’nin ikinci yarıda yaşadığı yorgunluğun da etkisiyle girdiği ikili mücadelelerin çoğunu kaybetmesi, İbrahim Üzülmez’in topu soluna çekmeden doğru düzgün bir orta kesememesi, Xavi’nin tıpkı ekranda olduğu gibi savunma arkasına gönderdiği ölümcül ara paslar, Rooney’nin omuz omuza girdiği mücadelelerde rakiplerini ezip geçmesi gibi…


Sonuç

Elimizde artık daha keskin hatlarla birbirinden ayrılan 2 oyun var. Ben biraz alışkanlıklar biraz da Konami’nin yeni kontrollerine ısınamamış olmamdan ötürü Fifa’yı tercih ediyorum ama bu kesinlikle Pes’i daha kötü yapmıyor. Forumlarda Fifa vs. Pes başlıkları açıp iki oyunu birbirine kırdırmaya çalışan bünyelere söyleyebileceğim tek şey; ‘’Hangi tarz hoşunuza gidiyorsa onu tercih edin. Bunu da Xbox-Ps3 olayına döndürmeyin’’.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Nuri vs. Podolski


Dün akşamki Köln-Dortmund maçının 82. dakikasında attığı golle oyuna 1-1'lik eşitlik getiren Podolski 89. dakikada Nuri Şahin'e arkadan sert girer. Aralarında sözlü tartışma başlar, Polonya asıllı Alman bu sırada Nuri'ye eliyle 3 ve 0 rakamlarını gösterek kendince bir hafta önceki Almanya-Türkiye maçına atıfta bulunur. Dortmundlu Kevin Grosskreuts ''Tamam, beyler...'' diyerek araya girer, tansiyonu bir süreliğine düşürür ama Nuri'nin söyleyecekleri henüz bitmemiştir. Dakikalar 90+1'i gösterdiğinde bu sefer sahneye Nuri çıkar, golünü atar ve hemen orta yuvarlakta bekleyen Podolski'nin yanına koşar. Alman yukarıdaki tepkiye umursamaz tavırlarla burun kıvırır ama Rhein Energie'de sarı formalılar çılgınca galibiyet golünü kutlarken Nuri kapağı çoktan takmıştır.  

foto: ntvspor

Video

11 Ekim 2010 Pazartesi

Laf-ü Güzaf #2


Hıncal Uluç: "Hiddink'e Fatih Terim'in 10 misli para veriyoruz. Niye veriyoruz? Ondan bir şey istiyoruz, yoksa niye verelim? Ne istiyoruz? Birincisi kısa vadede Avrupa Şampiyonası'na götürmesi için. Bunu başaramıyorsa; bize ilerisi için bir yeni takım yapması için. En azından 2014 Dünya Kupası finallerine gidelim. Bu 2 hedeften biri yoksa Hiddink'e verilen paraya günahtır. Bunun adı bir adamı milletin parasıyla zengin etmektir. Mahmut özgener'e soruyorum; Hiddink'e yılda 11 milyon euro verirken, ondan ne talep ettin?"

Milli Takımla henüz 3 resmi maça çıkmış bir teknik direktöre bu tarz eleştiriyi Hıncal Uluç'tan başkası yapamazdı.

Mustafa Doğan: ''Almanya öyle bir takım ki; hücum oynasan arkada bıraktığın boşlukları değerlendirirler, savunma oynasan mutlaka bir açığını yakalarlar. Böyle rakibe karşı yapacağınız pek bir şey yok.''  

Hadi Sergen'in futbolculuk geçmişi, sivri dili bir şekilde reyting getiriyor, anlıyorum. Ama Mustafa Doğan'ın Ntvspor'daki varlığını henüz çözemedim. Ne saha içine dair dişe dokunur bir yorum ne o ekrana yakışır bir diksiyon. Savunma da yapsan hücum da yapsan yenileceksin diyor. O zaman hiç çıkmayalım Almanya'nın karşısına. Hükmen yenilelim. Nasılsa o da 3-0. En azından boşa efor sarfetmemiş oluruz, değil mi?

Sergen Yalçın: ''Bu kadroyla çıktıktan sonra kenarda Hiddink değil Hasan da olsa Maurinyo da olsa kaybedersin.''

''Milli takımın tekniğe, taktiğe de ihtiyacı var ama biz yüreğimizle oynarız. Hiç birşey yapamazsan 'Ya herro ya merro' dersin Çanakkale Geçilmez'i oynarsın.''

Yorumsuz :)


9 Ekim 2010 Cumartesi

PES 11 (İnceleme)


Ekim ayının gelmesiyle bizde fanatizm boyutunu aşan Pes mi, Fifa mı? tartışmaları yeniden alevlendi. Arkadaş çevremde ve iştirak ettiğim turnuvalarda daha çok Pro Evolution Soccer oynadığım için Pes serisine ayrı bir sempati duyduğum doğru. Yalnız Pes’ci, Fifa’cı gruplarına müdahil olmadan, tarafsız bir değerlendirme yapacak olursam 2011’in kazananı bana göre Ea Sports... Konami’nin 2006’dan sonra bir kez daha seriye getirdiği radikal yeniliklerin henüz tam anlamıyla oturmamış olması ve Fifa’nın konsolda fark yaratan oyun mekaniklerini bu yıl başarılı biçimde PC düzlemine aktarmasının payı bunda oldukça büyük.


Ufak resimsel dokunuşlar

Yolda kargo gazabına uğrayan ve tarafıma iki gün gecikmeli gelen oyunu bilgisayarıma kurduktan hemen sonra kendimi oyun menüsüne attım. Ortasında Messi ara yüzünün yer aldığı, turnuva-ayar-düzenleme-çıkış vb. modların sağ-sol yön tuşları yardımıyla tek sıra halinde aşağıdan aktığı yeni menünün mimarisini oldukça hoş ve pratik buldum. Üstelik menü Türkçe’ydi, çevrimi de (özellikle futbol terimlerinin) gayet açık ve anlaşılabilir ölçülerde kaliteliydi. Bu ufak menü turundan sonra bir klasik haline gelen Beşiktaş’ı seçip renktaşımız Juventus’la bir dostluk maçı ayarladım ve kendimi Old Trafford’ın asil çimlerine bıraktım.

Konami oyunun tanıtım süreci boyunca yeni kontrol sistemi ve taktik ekranı üzerinde yoğunlaşmıştı ama gördüğüm kadarıyla ufak da olsa grafiklere dokunmayı ihmal etmemişler. Futbolcuların yüz modellemeleri rötuşlanmış, yeni stadlar eklenmiş, sahanın en boyu artırılmış. Tribünlerdeki iki boyutlu görüntü ise aynı yapaylıkta stabil. Konami saha dışı çizimleri ile slogan, tezahürat gibi destekleyici işitselleri harmonize etmekten ve önümüze görsel & duyusal anlamda doyurucu bir ambians sunmaktan yine son derece uzak. Bu yıl Mark Lawrenson’un yerine yorumcu koltuğuna oturan Jim Beglin bende ufak çaplı bir Ömer Üründül etkisi yarattı. Jon Champion’la birlikte kulak tırmalayıcı bir sunucu/yorumcu ekürisi oldukları konusunda arkamda hatrı sayılır bir destek kitlesi var. İrlandalı’nın boğuk sesi, Champion’ın gına getiren klişe lafları artık sunum anlamında da bir değişimin gerekliliğine işaret ediyor.


Daha gerçekçi mücadele?

Santrayı yaptıktan sonra farkına vardığım ilk şey; oyunun gerçeğe yakın biçimde yavaşlatılmış olmasıydı. Messi, Ronaldo, Robben gibi süratli adamlarla rakip oyuncuları çalıma dizme, tüm sahayı baştan sona kat etme devri Pes 11’le tarih oluyor. Pas yapabilmenin, kolektif hareketlenmenin ve takım koordinasyonunun önemi artıyor. Konami eskiden bire birlerde rakibi kolay ekarte edebilmemizi sağlayan ‘sürat farkını’ minimize etmiş ve yerine Feint dediğimiz 4 adımlı, onlarca seçenek arasından birbirleriyle kombine edebileceğimiz daha gerçekçi ve keyifli ‘bağlı çalım sistemini’ geliştirmiş. İçerisinde gök kuşağı vuruşu, çapraz bacak dönüşü, içe bilek hareketi, Matthews çalımı, üst vücut fake’inin de yer aldığı bu alternatifleri arka arkaya sıralayıp 4 farklı tuşa atayarak Ronaldo, Messi gibi bireysel yetenekleri kuvvetli yıldızlarla oyun içerisinde harikalar yaratabiliyoruz.

                                                                                  Feint hareketleri

Bununla birlikte sahadaki fiziksel mücadelelerde yine temas ve etkileşimi etkin biçimde artırma gayreti var. Topa birlikte hareketlenen oyuncuların omuz omuza tokuşması, defans oyuncularının müdafaa sırasında uzuvlarını daha aktif kullanması, rakibin ayağına kayarak topu alabiliyor olmamız bunun en göze batan örnekleri... Her ne kadar kale vuruşundan sonra hava topuna çıkmaya hazırlanan iki rakip oyuncu hala oklava yutmuş gibi bekleyip pozisyon alma ve yer kapma tarzı atraksiyonlarda bulunmasa da üzerinde zamanla ekleme ve düzenlemeler yapılacağını umuyorum. Fifa’daki bu arkadan çekme, itme-kalkma hareketleri Pes’e göre çok çok daha gerçekçi.

Demo’da bir türlü ısınamadığım, gerek havalandıktan sonraki yere iniş hızı gerek şut sonrası ivmelenişiyle adeta balonu andıran garip top fiziği gördüğüm kadarıyla düzeltilmiş. 360 derece top sürme özelliği başarıyla hayata geçirilmiş. Bu sürüş özgürlüğüne karşın topla dribbling halindeki oyuncuların el-kol hareketleri, vücut diklikleri ve adım aralıkları neredeyse birbirinin aynısı. Tek fark; aynı hat üzerinde İbrahim Üzülmez kağnı, Messi de N.O.S takmış gibi koşuyor. 
 

Kontrolsüz güç, güç değildir

Pes 11’in en büyük esprisinin şut ve pas kontrolü olduğunu biliyoruz. Temponun ağırlaştırılmasıyla birlikte bireysel becerinin yerini takım oyununa bırakması, bunu temel alan pas detail’iyle ilgili bir takım yenilikleri zorunlu kılıyordu ve Konami attığımız şutun ve pasın şiddetini/yönünü tamamen bize bırakan, 360 derecelik sürüm destekli bir mekanizma geliştirdi. Dizginleri tamamen elimize veren, daha fazla insiyatif sunan ve ara pası öncesi koşuyu yapacak oyuncunun bulunduğu pozisyona göre uygun bölgelere hareketlenme anlamında yapay zeka engeline takılabildiği bu sistemin uygulanabilirlikteki ilk sonuçları ilk denemeye rağmen başarılı sayılır. Yapay zekanın bu yeni dinamikleri algılama, yorumlama kabiliyeti geliştirildikçe kuşkusuz daha iyi sonuçlar verecektir.


Yapay zeka

Lafı açılmışken buradan devam edelim. Daha önce fazlasıyla eleştiri alan yapay zekada yine kayda değer bir büyüme yok. CPU'ya karşı 'top player' seviyesinde oynasanız bile 2010'daki birçok saçmalık burada da yalnız bırakmıyor bizi. Örneğin; rakip oyuncu taç atışı hazırlığı yaparken aynı takımdan iki kişi top alabilmek için yanına gidiyor ve siz o iki rakip oyuncuyu önden marke ettiğinizde taçı atacak oyuncu topu kullanabilmek için başka bir alternatif bulamıyor ve elindeki meşin yuvarlağı rastgele (genelde sizin oyuncularınızın yakınında olduğu alana doğru) fırlatıyor. Yine topla son çizgiye inerken sizi gölgesi gibi takip eden rakibiniz, siz 'orta açma tuşuna' basmaya hazırlanırken büyük bir centilmenlik örneği gösterip dribbling'ini kesiyor ve topu ceza sahasına içine göndermenize izin veriyor.

Kontra atağa çıkarken ara pasıyla savunma arkasına sarkıtmayı düşündüğünüz takım arkadaşınızın o anda ileri hareketlenmek yerine size doğru hareketlenmesi de tek kelime ile şahane (!) Messi büyük oyuncu, 98 overall'ı var, hakkıdır, eyvallah. Ama kainatın en iyi futbolcusu diye yandan gelen hava topuna iki stoperin arasından yükselip topu çatala takacak kadar da olmasın lütfen!  


Geliştirilmiş taktik ekranı

Diziliş ve kadro ayarları ile birlikte oyuncuların saha içi konumlarında ufak oynamalar yapmamıza izin veren yeni ‘sürükle bırak’ özelliği oldukça pratik. Maç öncesi ekibe komut(lar) verdiğimiz bir ‘takım stili’ bölümü var. Takım halinde topa uygulanacak pres yoğunluğunu, ileri çıkışlarda kanat ve orta koridordaki hareketlenmeleri, toplu oyuncuyla takım arkadaşları arasındaki destek aralığını, savunma hattının önde mi arkada mı kurulacağını, oyuncular arasındaki olası pozisyon değişikliklerini buradan belirliyoruz. Aşağıdaki şematik biçimlerle bu tip uygulamaların gelişim ve uygulama sürecini adım adım izleme şansımız var.

Bu tip taktiksel komutların yanında savunmada top çevirip rakip forvetleri üzerimize çekmek, ofsayt tuzağı, duran top organizasyonları, toplu halde hücum, stoper bindirmesi gibi oyun içerisinde uygulayabileceğimiz stratejileri geliştirmemize de olanak sağlanıyor. 



Become a legend

Kendi oyuncumuzu yaratıp efsane olma yolunda ilerlediğimiz become a legend modunda artık soyunma odasına girebiliyor, koçumuzdan maç öncesi ve devre arasında çeşitli taktik ve uyarılar alabiliyoruz. Maç sonunda ortaya çıkan performans dökümüne göre koç, hakkımızda bir puanlama yapıyor ve bu da ilerleyen maçlarda takımda yer alabilme şansımızı etkiliyor. Bunun dışında kariyerin başlangıç ve ilerleyiş progress’inde ciddi bir değişiklik yok. Konami hali hazırda başarılı bulduğum temel dinamikleri koruyup üzerine ufak eklemeler yaparak yine leziz bir mod sunmayı başarmış. 


 Diğer detaylar….

-Tamamı lisanslanmış 40 takım ve Güney Amerika’ya özgü çizgi, motifleriyle Copa Libertadores özellikle biz Avrupalı futbolseverler için keyifli bir turnuva deneyimi olmuş.

-Şampiyonlar ligi pro evolution soccer oynuyor olmamın yegane sebeplerinden biri. Fakat Bursaspor’un burada organizasyon dışı kalması tek kelime ile talihsizlik.

-Lisans sorunu her zamanki gibi can sıkıyor. Tottenham, Manchester City ve birkaç takımın isim hakları alınmış olsa da kesinlikle yeterli değil. Üstelik kadro güncellemeleri eksik, yani yama peşinde koşmaya devam. Bundes Liga da yine bir başka bahara…

-Oyuna 1000 yeni animasyon ekleneceğini söyleyen Konami sözünü yerine getirmiş. Şık pas/bilek hareketleri, çalım ve farklı gol sevinçleri içeren bazı animasyonlar göze hoş geliyor, yalnız rötuşlanması gereken noktalar var. Dışarı gitmekte olan topa garip biçimde atlayan kaleciler yada arkadan yapılan müdahale sonrası spektaküler taklalar atan futbolcular gibi.

                                                                  Fabian Ernst saç ektirmiş, yakışmış
                                                        
-Büyük, popüler yıldızların yüz çiziminde Pes, Fifa’dan kesinlikle daha başarılı. Fakat iş düşük profilli, daha sıradan oyunculara geldiğinde resmen çuvallıyorlar yada gereken özeni göstermiyorlar. (Bakınız: Fabian Ernst)

- Forumlarda yazılanın aksine santradan sonra yükselmeye başlayan ve kale tarafına gidildikçe çapraza inen kamera açılarını beğendim.

-Daha önceki ne idüğü belirsiz anonslar kalkmış. Artık gol atan oyuncu, tribündeki seyirci sayısı, oyuncu değişiklikleri gibi temel bilgiler daha açık ve anlaşılır biçimde anons ediliyor.

-Oyunun düzenleme kısmında futbolcuların isim ve görünümlerini değiştirme, milli takımlara oyuncu seçme, kendi stadyumumuzu oluşturma, takımlar arası transferler yapma ve kurallarını kendimizin koyduğu lig/kupa organizasyonları düzenleme şansına sahibiz.

-Online Master lig deneyimini Fifa 11 incelemesinden sonra paylaşacağım. 

Son söz...

Yeni kontrol dinamikleri, geliştirilmiş taktik ekranı, farklı animasyonlar ve online master lig ile basamak atlayan Pes 11'in göze batan en büyük zaafları; yetersiz seyirci ambiansı (bana göre en büyük problem), biraz daha rötuş isteyen eski grafikleri ve sinir bozucu lisans problemi… Benim bu seneki tercihim geçen senenin aksine Fifa olacak ama bu kesinlikle Pes 11’in kendi özelinde (Pes serisinde) en başarılı devam oyunu olduğu gerçeğini değiştirmeyecek.

Mclaren


6 Ekim 2010 Çarşamba

4 Demeçte Bülent Uygun


Bülent Uygun: "Türkiye alışık olmadığı bir olayla karşı karşıya"

- Biz Türkler çoğu vakit algı-yorum konusunda dar görüşlü, sabit fikirli olabiliyoruz. Ama bir hoca ligin 7. haftasında istifa ediyorsa ve iki vakte kadar aynı lige mensup bir başka takımın başına geçiyorsa bu İngiltere’de de, İtalya’da da, İspanya’da da aynı tepkiye yol açar. ‘’Türkiye bunlara alışık değil’’ diyen Bülent Uygun sanırım bu ülke için fikren ve beynen fazla aristokrat biri.

Bülent Uygun: ‘’ Bir karar vermişsem, bu bir aydır yaşananlardan kaynaklanmıştır’’

- Buca’da kaybettikleri Galatasaray maçından sonra ‘Zaman lehimize işliyor. Eksiklerimizi giderdikçe daha iyi bir takım olacağız’ demişti Bülent Uygun. Şimdi merak eder, dururum: 1 ay önce takım içerisinde problem yaşadığını iddia eden bir antrenör 15 gün önce nasıl bu kadar umutlu ve geleceğe dönük konuşabildi?

Eskişehirspor As başkanı Mesut Hoşcan: ‘’Ersun Yanal ve Fatih Terim ile görüştük. Kendilerinden olumlu cevap alamayınca Zico'ya yöneldik. Yabancı hoca değil, yerli hocadan yanaydık. Bülent hocanın Bucaspor'daki görevinden ayrıldığını öğrenince kendisini Eskişehir'e davet ettik. ’’

- Fatih Terim yada Zico’nun Eskişehirspor’u çalıştırma ihtimali bana göre yok denecek kadar az. Bunlar ‘Bülent Uygun’la Buca’nın başındayken görüşmedik’ tezini ihya etmek ve Uygun’u ikinci yada üçüncü alternatifmiş gibi göstermek için önüne konulmuş isimler… Ayrıca yabancı hoca istemiyordunuz, Zico’ya yöneldiniz. Güzel!

Bülent Uygun: ‘’ Ben ne adamlığıma, ne de duruşuma laf söyletirim’’

- Adamlığını bilmem ama Buca'nın başına geldikten sonra hatrı sayılır bir maliyetle kadroyu baştan aşağı yenileyen, 7 hafta sonra da 'sıkıntım var' diyerek ( O sıkıntıyı ne hikmetse camia içinden kimse bilmiyor) kaçıp giden bir antrenörün ben dürüstlüğünden şüphe ederim.